ANKARA (AA) - AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, ABD Başkanı Joe Biden'ın 1915 olaylarını "soykırım" olarak nitelemesine ilişkin, "Soykırım kelimesinin milletimiz için, devletimiz için, tarihimiz için kullanılmasını asla kabul etmeyiz, bunu kullananları şiddetli bir şekilde kınadığımızı ifade ediyoruz. Bu her zaman telin edeceğimiz bir yaklaşımdır. Sorumsuz, hukuki temeli olmayan, hiçbir tarihsel dayanağı olmayan bir yaklaşımdır." dedi.
Çelik, parti genel merkezinde, Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı devam ederken gazetecilere açıklama yaptı.
Toplantıda kapsamlı bir gündem bulunduğunu söyleyen Çelik, toplantıda iç, dış politika ve sosyal konularla ilgili gelişmelerin değerlendirildiğini ifade etti.
Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu üyeliğine üçüncü kez seçilen Prof. Dr. Sevil Atasoy'u tebrik eden Çelik, bunun Türkiye'nin uluslararası kurumlardaki temsili açısından son derece önemli olduğunu belirtti.
Diyarbakır annelerinin eyleminin 602'nci gününe girdiğini hatırlatarak, annelere selam ve saygılarını gönderen Çelik, "Kaçırılan 228 evlattan 53'ü kız çocuğudur. 83 çocuğun yaşı 18'in altında, 33'ünün yaşı ise 15 yaşın altında. Bu da terör örgütünün acımasızlığını ortaya net koyan bir tablodur. Biz annelerimizin bir an evvel evlatlarına kavuşmasını temenni ediyoruz. Aynı şekilde bu çocukların da terörden kurtulmuş güzel bir geleceğe sahip olması konusunda gayretlerimizi devam ettiriyoruz." ifadelerini kullandı.
- "Her zaman telin edeceğimiz bir yaklaşım"
Bu haftanın herkesin gündeminde yer alan konusunun ABD Başkanı Joe Biden'in yaptığı açıklamalar olduğunu söyleyen Çelik, 1915 olayları konusunda ABD'de hem Demokrat Parti hem Cumhuriyetçiler açısından sürdürülen geleneksel politikanın ilk defa bir Amerikan başkanı tarafından terk edilmiş olduğunu söyledi.
Çelik, şöyle konuştu:
"Soykırım kelimesinin milletimiz için, devletimiz için, tarihimiz için kullanılmasını asla kabul etmeyiz, bunu kullananları şiddetli bir şekilde kınadığımızı ifade ediyoruz. Bu her zaman telin edeceğimiz bir yaklaşımdır. Sorumsuz, hukuki temeli olmayan, hiçbir tarihsel dayanağı olmayan bir yaklaşımdır. Herhangi bir devletin başkanının ya da parlamentosunun bir milletin tarihi hakkında, hukuki olarak soykırımın tanımlanması konusunda hüküm verme yetkisi de yoktur, böyle bir kabiliyeti de yoktur, böyle bir kapasitesi de yoktur. Hangi bilgiye dayanarak, hangi hukuk bilgisine, hangi tarih bilgisine dayanarak bu şekilde kesin bir hükmü verecekler ve bir milleti lekelemeye çalışacaklar?"
Tarihi verilerle de hukuki dayanaklarla da herhangi bir ilgisi olmayan bir durumla karşı karşıya olunduğunu dile getiren Çelik, bu politikaların diasporadaki Ermeni fanatik çıkar gruplarının tamamen rehinesi halinde olduğunu ifade etti.
Bu grupların Ermenistan'ın politikasını ve pek çok devletteki politikayı da rehin tuttuklarını söyleyen Çelik, ilk defa bir ABD başkanının böyle bir fanatik gruba teslim olduğunu gördüklerini söyledi.
Türkiye'nin bu konuda hassas olduğunu vurgulayan ve 1948 tarihli Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesine 1950'den beri taraf olduğunu anlatan Çelik, 1915 olaylarında soykırım olarak adlandırılabilecek herhangi bir içeriğin ve sonucun olmadığının net ve açık bir şekilde ortaya konulduğunu dile getirdi.
- "Altı boş bir söylem"
Bir yerde soykırım suçundan bahsedebilmek için Uluslararası Ceza Mahkemesinin ya da Uluslararası Adalet Divanının hukuken vermesi gereken bir kararının olması gerektiğini anımsatan Çelik, "Aynı şekilde zaman aşımının söz konusu olmaması gerekir, faillerinin yaşıyor olması gerekir. Yani hukuki açıdan da baktığımızda tamamen altı boş bir söylemle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz." dedi.
Biden'in söyleminin tarihi, siyasi ve hukuki açıdan tamamen yanlış ve reddedilmesi gereken bir söylem olduğunu dile getiren Çelik, "Bu yaklaşımlar aynı şekilde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından Perinçek kararında da tescil edilmiştir. 1915 olaylarının tartışmalı bir niteliği olduğu, herhangi bir şekilde soykırım olarak nitelendirilmeyeceği, İsviçre'nin bunu bir soykırım kabul edip de bunu inkar etmeyi cezalandırmasına dönük yaklaşımının AİHM içtihatları açısından da kabul edilmeyeceği, bunun bir fikir hürriyeti olduğu net bir şekilde ortaya konulmuştur." diye konuştu.
Konunun tarihsel gelişimine değinen Çelik, isyanla karşı karşıya kalan Osmanlı devletinin Ermeni çeteleriyle mücadele edebilmek için tedbir olarak yer değiştirme konusunu ortaya koyduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başbakan olduğu dönemde, Türkiye'nin tarihsel ve hukuki dayanaklarının özgüvenini gösteren çok önemli açılımlar yaptığını hatırlatan Çelik, "2005 yılında yaptığı çağrıda ortak tarih komisyonu kurulması gerektiğini ifade etmiştir Sayın Cumhurbaşkanımız. Burada, 'Bu tarih komisyonuyla birlikte herkes arşivlerini açabilir, herkes buna yaklaşabilir ve ortaya çıkan tablo herkes tarafından kabul görecektir' denilmiştir." ifadelerini kullandı.
Biden'ın da aralarında bulunduğu senatörlere dönük olarak Amerikalı tarihçilerin 19 Mayıs 1985'te yazdığı bir mektup bulunduğunu belirten Çelik, "69 tarihçi 1915 olaylarının herhangi bir şekilde bir soykırım olarak adlandırılamayacağı şeklinde 1. Dünya Savaşı'nda yaşanan olayların tartışmalı ve karmaşık doğasına dikkat çeken bir yaklaşımdır bu. Tabii 100 yıl sonra Sayın Biden hangi tarihi, hukuki dayanaklarla bu kararı vermiş veya bu kararı bu şekilde bir ifadeye ulaşmış, onu bizim bilmemiz mümkün değil." dedi.
Bu tarih komisyonunun kurulması teklifinden başka Türkiye'nin Ermenistan ile arasında güven artırıcı önlemlerin karşılıklı olarak atılması ile ilgili de eylem planı hazırladığını hatırlatan Çelik, şunları kaydetti:
"Aslında bunu Ermenistan tarafı da kabul etmişti. Fakat maalesef her zaman olduğu gibi nasıl ki tarih komisyonuna Ermenistan tarafı katılmadı, aynı şekilde bu eylem planı da Ermenistan Anayasa Mahkemesi tarafından Ermeni anayasasına aykırı bulunarak reddedilmiştir. Dolayısıyla nedir ortada olan? 'Tarihçiler tartışsın' diyorsunuz Ermenistan tarafı gelmiyor, 'Karşılıklı olarak güven artırıcı adımlar atalım' diyorsunuz Ermenistan Anayasa Mahkemesi bunu iptal ediyor. Ortaya çıkan sonuç nedir? Sonuç nettir, bu sonuç içerisinde Türkiye özgüvenle bu meseleye yaklaşırken Ermenistan tarafı sürekli olarak bundan kaçmıştır."
(Sürecek)