Bakan Pakdemirli, biyolojik çeşitliliğin dünyada azalırken Türkiye'de artış gösterdiğini bildirdi:

Genel

- "Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu çalışmaları hızla devam ediyor. Bu kanunla biyokaçakçılığa karşı cezai yaptırımlardan genetik kaynaklara dayalı buluşlarda fikri mülkiyete, Ar-Ge faaliyetlerinden türlerin ve habitatların korunması ve izlenmesine, anlaşmazlıkların çözümünden yetki ve sorumluklara kadar tüm konuları yasal bir çatı altına toplayacağız"- "Ülkenin tamamından elde edilen veriler Nuh'un Gemisi Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Veri Tabanı'na aktarılıyor. Bugüne kadar bu veri tabanına 1,9 milyonun üzerinde veri girişi yapıldı"

ANKARA (AA) - Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Türkiye'nin dünyanın en zengin biyolojik çeşitliliğe sahip ülkelerinden biri olduğunu belirterek, "Kayıtlar şunu gösteriyor ki dünyada biyolojik çeşitlilik azalırken Türkiye'de envanterle yeni yeni kayıtlar olduğundan biyolojik çeşitliliğimiz artmaktadır." dedi.

Pakdemirli, Orman Genel Müdürlüğünde Dünya Biyoçeşitlilik Günü kapsamında düzenlenen "Nuh'un Gemisi Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Veri Tabanı Etkinliği"ne katıldı.

Dünyada biyolojik çeşitliliğin, insanlık tarihinde daha önce görülmemiş bir hızda azaldığına işaret eden Pakdemirli, bugün iklim değişikliği ve habitat tahribatından dolayı yaklaşık 1 milyon türün risk altında olduğunu söyledi.

Pakdemirli, biyolojik çeşitliliği korumanın ve kayıt altına almanın artık bir tercih değil, zorunluluk haline geldiğine dikkati çekerek, "Türkiye, dünyanın en zengin biyolojik çeşitliliğe sahip ülkelerinden biridir. Kayıtlar şunu gösteriyor ki dünyada biyolojik çeşitlilik azalırken Türkiye'de envanterle yeni yeni kayıtlar olduğundan biyolojik çeşitliliğimiz artmaktadır. Bitki ve hayvan türleri açısından büyük bir potansiyele sahibiz. Dünyadaki 8 bitki gen merkezinden 3'ünün kesiştiği tek ülkeyiz. Biyolojik çeşitlilik bakımından adeta bir kıta özelliği gösteriyoruz. Tüm Avrupa kıtasında yaklaşık 12 bin bitki türü bulunmasına karşın, ülkemiz yaklaşık 4 bini endemik yani bu coğrafyaya has olmak üzere toplam 12 bin bitki türüne ev sahipliği yapıyor." diye konuştu.

Pakdemirli, Türkiye'nin çok sayıda kültür bitkisinin de orijin ve çeşitlilik merkezi olduğu bilgisini vererek, şu değerlendirmede bulundu:

"Anadolu, buğdayın, mercimeğin, nohudun, zeytinin, elmanın, kirazın ve daha sayamadığımız yüzlerce bitkinin anavatanıdır. Tiftik keçisi, İvesi koyunu, Kafkas arısı bu toprakların ürünü, bu toprakların değerleridir. Çam, meşe, köknar, sığla gibi onlarca ağacın anavatanı, bu coğrafyadır. Biyolojik çeşitlilik envanterimizi ortaya koymak ve bu envanter sonucu belirlenen türleri ve alanları izleyecek sistemleri oluşturmak zorundayız. Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Envanter ve İzleme Projesi sayesinde, 81 ilimizde biyolojik çeşitlilik envanterimizi tamamladık. Bu proje, Cumhuriyet tarihi boyunca biyolojik çeşitlilik alanında yapılan en kapsamlı çalışmadır. Proje süresince, yaklaşık 853 bin gözlem noktasından toplanan verilerle 13 bin 404 adet türün tespiti yapılmıştır. Bunlardan 12 bin 141'i bitki, 1263'ü ise hayvan türüdür. Envanteri yapılan türlerden 428'i lokal endemik, 3 bin 275'i de endemik tür olup bu türler dünya üzerinde sadece Türkiye'de bulunmaktadır."

Proje sonunda, bilimsel ve güncel verilere dayalı olarak ülkenin Biyolojik Çeşitlilik Haritası'nın oluşturulduğunu vurgulayan Pakdemirli, "Envanter çalışmalarıyla dünya literatürüne yeni türler de kazandırılmıştır. Örneğin, İstanbul'da tespit edilen İstanbul soğanı ve Şırnak'ta tespit edilen bir Kızan dikeni türü bilim dünyası için yeni olup, ilk kez kayıt altına alınmıştır. Dünyada sadece İzmir'de bulunan 5 yeni endemik tür keşfedilmiştir. Yine, Eskişehir'de Yunus Emre çiçeği envantere kayıt edilerek biyolojik çeşitliliğimize katkı sağlanmıştır. Bu çalışmalara hız verecek, biyolojik zenginliğimizi koruyarak yeni türleri ülkemize ve dünya literatürüne kazandırmaya devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

- "Ülkenin en büyük biyolojik çeşitlilik veri tabanı"

Pakdemirli, Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Envanter ve İzleme Projesi kapsamında, ülkenin tamamından elde edilen verilerin, Nuh'un Gemisi Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Veri Tabanı'na aktarıldığını belirterek, "Bugün sizlere tanıtımını yaptığımız Nuh'un Gemisi Veri Tabanı, Türkiye'deki en büyük biyolojik çeşitlilik veri tabanıdır. Bu veritabanının ismi Hazreti Nuh Peygamber'den esinlenerek verildi. Ülkemizin zengin biyolojik çeşitliliğini kayıt altına alan bu veri tabanı, elimizdeki değerin büyüklüğünü ortaya koyması ve bu değeri korumak için yapacağımız çalışmalara yol göstermesi açısından son derece önemlidir. Bugüne kadar Nuh'un Gemisi Veritabanı'na 1,9 milyonun üzerinde veri girişi yapıldı. Bu verilerin yarısını son 3 yılda buraya girdik ve sistemi kullanıma hazır hale getirdik. Bu verilerin bir kısmını istatistik ve bilgi amacıyla vatandaşlarımızın kullanımına da açtık. Veri tabanındaki bilgiler, biyolojik çeşitliliğin ekonomiye dönüştüğü, gıda, tarım, ormancılık, tıp, eczacılık, ilaç, kozmetik, parfüm, doğal boyalar, enerji ve savunma gibi pek çok alanda önemli bir altlık teşkil edecektir." dedi.

Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Envanter ve İzleme Projesi kapsamında belirlenen nesli tehlike altındaki türleri ve biyolojik çeşitlilik açısından önem taşıyan özellikli alanları sürekli takip ettiklerini vurgulayan Pakdemirli, 2015'ten beri artarak sürdürülen izleme çalışmalarında 2021 yılı itibarıyla 331 flora, 229 fauna ve 276 özellikli alanı izlediklerini dile getirdi.

Pakdemirli, biyolojik çeşitlilik açısından önemli bir yere sahip olan türler ile nesli tehlike altına düşen veya düşebilecek türlerin korunması amacıyla toplam 100 tür için koruma eylem planı hazırladıkları bilgisini vererek, "Bu eylem planları sayesinde, İzmir'de akzambak, Şanlıurfa'da çizgili sırtlan ve kelaynak, Artvin'de Hopa engereği, Afyonkarahisar'da Eber sarısı, Çanakkale'de Truva kardeleni gibi birçok bitki ve hayvan türünü koruma altına aldık." diye konuştu.

- "Yabancıların patent alması önlenecek"

Biyolojik Çeşitliliğe Dayalı Geleneksel Bilginin Kayıt Altına Alınması Projesi'ni de 2017 yılında başlattıklarını anımsatan Pakdemirli, projeyle halkın tabii biyolojik kaynaklardan faydalanarak geliştirdiği ilaç, maya, boya gibi geleneksel ürünlere ilişkin bilgilerin büyük kısmını derlemeyi hedeflediklerini söyledi. Pakdemirli, 2020 yılında 21 ilde projeyi tamamlayarak 20 binden fazla geleneksel biyolojik veriyi kayıt altına aldıklarını ifade ederek, 2023 yılı sonuna kadar 81 ilde de bu projeyi tamamlamayı ve biyolojik çeşitliliğe dayalı geleneksel bilginin önemli bir kısmını kayıt altına almayı hedeflediklerini bildirdi. Elde edilen bilgileri Ulusal Geleneksel Bilgi Yönetim Sistemi'nde kayıt altına aldıklarını belirten Pakdemirli, "Bu proje sonunda ülkemize ait genetik kaynaklara dayalı geliştirilen ürünlerde yabancıların patent almasını önleyecek ve Ar-Ge faaliyetlerine ışık tutacak bir veri tabanını da ülkemize kazandırmış olacağız." değerlendirmesinde bulundu.

Pakdemirli, biyokaçakçılığın önüne geçmek amacıyla güvenlik güçleriyle iş birliği içinde önemli çalışmalar yürüttüklerine dikkati çekerek, biyokaçakçılık vakalarının takibinin kolaylaştırılması amacıyla Biyokaçakçılık Bilgi Paylaşım Sistemi'ni kurduklarını ve sistemdeki bilgileri anında İçişleri Bakanlığı ile paylaşarak, daha hızlı ve etkili bir mücadele çalışması yürüttüklerini anlattı.

Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu çalışmalarının hızla devam ettiğini belirten Pakdemirli, "Bu kanunla biyokaçakçılığa karşı cezai yaptırımlardan genetik kaynaklara dayalı buluşlarda fikri mülkiyete, Ar-Ge faaliyetlerinden türlerin ve habitatların korunması ve izlenmesine, anlaşmazlıkların çözümünden yetki ve sorumluklara kadar tüm konuları yasal bir çatı altına toplayacağız. Kanun taslağını hazırladık. İnşallah önümüzdeki dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaşmasını hedefliyoruz." dedi.

Pakdemirli, Türkiye'nin, 196 ülkenin imzaladığı Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi'ne 1996 yılında taraf olduğunu anımsatarak, şunları kaydetti:

"Bugün, bu sözleşmenin en aktif ülkelerinden birisiyiz. 2023 yılında gerçekleştirilmesi planlanan Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi 16'ncı Taraflar Konferansı'na Türkiye olarak ev sahipliği yapacağız. Türkiye 2 yıl süreyle sözleşmenin dönem başkanlığını da yürütecektir. 16'ncı Taraflar Konferansı'nın ülkemizin ev sahipliğine yakışır şekilde tertip edilmesi ve koordinasyonunun sağlanması amacıyla Sayın Cumhurbaşkanı'mızın tensipleriyle Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Koordinasyon Kurulu oluşturulmuştur. Biyolojik çeşitliliğimiz açısından, böyle geniş katılımlı, uluslararası bir konferansın başarıyla yürütülmesi, ülkemiz için adeta bir milat niteliğindedir."

- Diğer konuşmacılar

TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Yunus Kılıç da dünyada tür ve ırkların sanayileşme gibi nedenlerden dolayı yok olduğunu belirterek, tür envanterinin çıkarılmasının çok önemli olduğunu ve Bakanlık çalışmalarıyla ortaya çıkan envanterin çalışmalara yol göstericilik yapacağını söyledi.

Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürü İsmail Üzmez de Türkiye'nin tür çeşitliliği açısından bölgesinde rakipsiz olduğunu ifade ederek, "Ülkemiz Avrupa ülkelerinden daha fazla bitki türüne ve endemik türe sahiptir. Ülkemiz sahip olduğu bu zenginlikle küresel ölçekte önemli bir güce sahiptir." diye konuştu. Türkiye'de biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilirliğini sağlayacak çalışmaların yürütüldüğüne dikkati çeken Üzmez, biyolojik çeşitliliğin korunması ve gelecek nesillere aktarılması için tüm tedbirlerin alındığını bildirdi.

Bakan Pakdemirli, konuşmaların ardından Dünya Biyoçeşitlilik Günü kapsamında Şanlıurfa ve İzmir'de düzenlenen etkinliklere de video konferans yöntemiyle bağlanırken, Şanlıfurfa'da Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile imzalanan iş birliği protokolüne de tanıklık etti.

Törenin ardından Pakdemirli, etkinlik kapsamında düzenlenen sergiyi de gezdi.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.