İSTANBUL (AA) - Lokman Hekim Üniversitesi KBB Kliniği Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Celil Göçer, işitme kaybı olan kişilerin tedavisi için geliştirilen implantların, bütün tıp uygulamaları içinde en iyi sonucu veren cihazlar olduğunu belirterek, "Çünkü fonksiyonu olmayan bir organın yerini alan bu cihazlar, engelli sınıfında yer alacak bir bireyi bu sınıftan çıkartıyor." ifadesini kullandı.
Cochlear açıklamasında görüşlerine yer verilen Prof. Dr. Celil Göçer, yeni doğan her 1.000 çocuktan 2'si veya 3'ünün bir veya 2 kulakta işitme kaybı ile doğduğunu, bu bebeklerin yüzde 90'ının ailelerinde işitme kaybı bulunmadığını kaydetti.
Doğuştan işitme kaybı olmayan bebeklerde büyüme sürecinde bakteriyel veya viral enfeksiyonlara ya da kulakta sıvı birikmesine bağlı olarak işitme kayıpları oluşabildiğini aktaran Göçer, 18 yaşın üzerindeki toplam nüfusun yaklaşık yüzde 15'inde çeşitli derecelerde işitme kayıpları bulunduğunu bildirdi.
Göçer, işitme engelliliğin yeni implant teknolojileri ile ortadan kaldırılabildiğini, erken müdahale ile başarılı sonuçlar alındığını kaydetti.
- "İşitme kaybı erkeklerde kadınlara göre 2 kat daha sık görülüyor"
Prof. Dr. Göçer, kronolojik ve fizyolojik yaşlanmayla birlikte işitme kaybı oranlarının 60 yaşından sonra artış gösterdiğini, 70 yaşından sonra nüfusun yaklaşık yarısının değişen derecelerde işitme kaybı yaşadığını, istatiksel olarak erkeklerde kadınlara oranla yaklaşık 2 kat daha sık işitme kaybı görüldüğünü bildirdi.
İşitme kaybı tanısı konulduktan sonra hastanın durumuna göre yaklaşım geliştirmek gerektiğini belirten Göçer, nanoteknoloji ve yazılım teknolojisindeki gelişmelerle birlikte işitme kaybı için kullanılan cihazlar ve implantların da sürekli gelişme kaydettiğini aktardı.
Göçer, "Cihaz boyutları giderek küçülürken, sağladıkları ses kalitesi arttı. Klasik işitme cihazları, sesi alıp amfi etkisi ile ses seviyesini artırarak dış kulak yoluna aktarırken, kemiğe implante edilen işitme cihazlarının, kafatasında oluşturdukları titreşimle kokleayı direkt uyarmasıyla daha net ve yüksek bir işitme sağlanıyor. Cihaz ve implant çözümleri, sahip oldukları yazılımlarla hastanın işitme kaybının tipine göre ayarlanabiliyor. İleri derecede işitme kayıplarında kemiğe implante edilen cihazlar tam başarı sağlıyor." ifadelerini kullandı.
Lokman Hekim Üniversitesi KBB Kliniği Ana Bilim Dalı Başkanı Göçer, kemiğe monte edilen işitme implantlarının doğru zamanda uygulanmasıyla önemli başarılar sağlandığını vurgulayarak, "Rahatlıkla söyleyebilirim ki işitme kaybı olan kişilerin tedavisi için geliştirilen implantlar, bütün tıp uygulamaları içinde en iyi sonucu veren cihazlardır. Çünkü fonksiyonu olmayan bir organın yerini alan bu cihazlar, normalde duymayacak, duymadığı için konuşamayacak bir bireyi duyabilir ve konuşabilir hale getiriyor. Engelli sınıfında yer alacak bir bireyi bu sınıftan çıkartıyor." ifadelerini kullandı.
Her hastalıkta olduğu gibi işitme kayıplarında da önce en basit, en az girişimsel çözümlerin önerildiğini, hastanın gördüğü fayda azaldığında bir üst çözüme başvurulduğunu aktaran Göçer, şunları kaydetti:
"Kolesteatoma ve sık tekrarlayan dış kulak yolu iltihaplanmaları gibi zor hastalıklarda dış kulak yolu ile uygulanılan cihazlar kullanılamayabilir. Dış kulak yolu kanalının doğuştan ya da sonradan kapanması durumunda da klasik işitme cihazları kullanılamaz. Bu tür durumlarda kemiğe monte edilen, aktif mekanizma ile çalışan implantlar iyi bir çözüm olabilmektedir. Klasik işitme cihazlarından fayda görmeyecek kadar yüksek derecede işitme kayıplarında kemik iletimli implant uygulaması tatmin edici düzeyde işitme sağlayabilir."
- "Uzun süreli işitme kaybı, kişide telafisi mümkün olmayacak sorunları beraberinde getiriyor"
Prof. Dr. Göçer, tıbbi tedavi ile giderilemeyen kulak kireçlenmesi ve akıntıların yaşamı tehdit edici önemli komplikasyonlara neden olabildiğini, akıntıların alerjik veya enfeksiyona bağlı gelişebildiğini belirterek, tıbbi tedavi ile düzelmeyen enfeksiyonlar sebebiyle cerrahi tedaviye gerek duyulabileceğini, medikal ve cerrahi tedaviler sonunda işitme sorununun devam etmesi halinde işitmeyi artıracak cihaz ya da implantlara gerek duyulabildiğini bildirdi.
Uzun süreli işitme kaybının kişide sonradan telafisi mümkün olmayacak fizyolojik, psikolojik, sosyal sorunları beraberinde getireceğini vurgulayan Göçer, işitme kayıplarının "iletim tipi işitme kayıpları", "sinirsel işitme kayıpları" ve her ikisinin birlikte olduğu "miks tip işitme kayıpları" olarak sınıflandığını aktardı.
İşitme kaybının derecesine göre "çok hafif", "hafif", "orta", "ileri" ve "çok ileri" derecede işitme kaybı olarak da tanımlandığını belirten Göçer, "Klasik işitme cihazlarını kullanmanın anatomik olarak mümkün olmadığı ya da gücünün yeterli olmadığı ileri ve çok ileri derece işitme kayıplarında işitme implantlarını etkili çözümler olarak öneriyoruz." ifadesini kullandı.
Hastanın ve işitme kaybı türünün uygun olduğu durumlarda Sosyal Güvenlik Kurumu'nun işitsel implantları ödediğini ve hastalar üzerinde hiçbir maddi yük oluşmadığını aktaran Göçer, işitme kaybı şüphesi duyan bireylerin veya bebeklerinde ileri derecede işitme kaybı teşhis edilen anne-babaların, hemen bir kulak burun boğaz uzmanına başvurarak erken müdahale şansını kullanması gerektiğini kaydetti.