İSTANBUL (AA) - Yazar Hayati İnanç, Yavuz Sultan Selim'in Kudüs'te başlattığı yönetimin adalet ve merhamet esaslı olduğunu belirterek, "Batı aleminin Türkiye'ye ve İslam'a bakışı sanıldığından çok daha insafsız ve zalimanedir. Fırsatı, ganimet bilirler." dedi.
İnanç, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi tarafından çevrim içi düzenlenen "Kudüs Nöbeti" programına katıldı.
TYB İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı'nın moderatörlüğünü üstlendiği program, şubenin sosyal medya hesaplarından canlı yayınlandı.
İnanç, İslam tarihi boyunca Kudüs'ün Müslümanların birliğini sağlayan önemli bir mekan olduğuna dikkati çekerek, vefatına kadar Kudüs'ü terk etmeyerek Mescid-i Aksa'daki nöbetini sürdüren Osmanlı askeri Iğdırlı Onbaşı Hasan'ın hikayesini anlattı.
Osmanlı'nın 401 senelik Kudüs hakimiyetinde bir tek mazlumun gözyaşının akmadığını dile getiren İnanç, şunları kaydetti:
İnanç, "Hakikate nasihatle seve seve gelmeyeni, musibet döve döve getirir." sözünü hatırlatarak, insanlar için mazlumlara dua etmenin bir mecburiyet olduğunu ifade etti.
- "Irkın bir kıymeti yok, aslolan din kardeşliğidir"
Geçmişten ders alarak geleceği şekillendirmek gerektiğine vurgu yapan Hayati İnanç, sözlerini şöyle tamamladı:
"Hepimize lazım olan kendimizi tanıma idrakidir. Buradaki idrakimiz ne kadar canlanırsa o kadar rahat edeceğiz. 1516'da Yavuz Sultan Selim'den 1917'de Hasan Onbaşı'ya kadar mesaj aynıydı. Ama 2021'de bu mesajı okuyacak insanımız çok değil. Gidişata fazla kaptırdık, dünyanın aldangaç olduğunu unuttuk. Benzer bir ibretli hadiseyi 1990'lı yıllarda Saraybosna'da yaşamıştık. Oradaki kardeşlerimiz bir ara içinde bulundukları toplumu hoş görmeye başlamışlar ve onlardan kız alıp vermeye başlamışlardı. Ama onların bu hüsnüniyeti zaaf olarak kabul edildi ve muazzam bir soykırıma uğradılar. Irkın bir kıymeti yok, aslolan din kardeşliğidir. Batı aleminin Türkiye'ye ve İslam'a bakışı sanıldığından çok daha insafsız ve zalimanedir. Fırsatı, ganimet bilirler. İnsanlığa hizmet etmeyi biz çok telaffuz ederiz, çok samimiyizdir. Onların insanı tarif ediş biçimini pek bilmeyiz. Sömürgecilik tarihini öğrenmek ve zorunlu din dersleriyle yetişmek bize elzemdir. Bu hadise bize bunu tekrar hatırlatıyor."