TBMM (AA) - AK Parti Grup Başkanı Naci Bostancı, "Demokrasinin düşmanı sadece faşizm ve totaliterlik değildir, en büyük düşman, gerçek olmayacak ölçüde ideal bir demokrasi karşılaştırması üzerinden mevcut demokrasiyi ölçüsüz şekilde eleştirmektir." dedi.
Bostancı, TBMM'nin açılışının 101. yılı ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle toplanan TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, Meclisin 23 Nisan 1920'de son derece zor şartlarda açıldığını söyledi.
Bu toprakların çocuklarının, Birinci Dünya Savaşı'nda Çanakkale'den Yemen'e, Kafkas Cephesi'nden Galiçya'ya kadar çok geniş bir alanda ülkeleri için çarpıştığını, şehit ve gazi olduğunu hatırlatan Bostancı, bu ülkenin evlatlarının Mondros Mütarekesi'nin kasvetli havasında, topraklarının her koldan işgaline de şahit olduğunu dile getirdi.
Bu tür altüst oluş dönemlerinde, tarihin parlak ışığının, kahramanları ötekilerden en açık şekilde ayırdığını belirten Bostancı, şöyle konuştu:
"15 Mayıs 1919'da İzmir'in işgalini telgrafla İstanbul'daki umum müdürlüğe bildiren vatansever ile 'Kim bu ortalığı karıştırmak isteyen kişi. Uydurma haberlerle milletin huzurunu bozuyor, derhal gereken yapılsın.' diyen Sadrazam elbette bambaşka dünyaların insanlarıdır. Ülkenin varlığı, dirliği söz konusuyken İttihat Terakkici veya Hürriyet İtilafçı hasımlığı dahi bir mazeret sağlamaz, görevden kaçışı aklamaz. Çünkü hangi partiden, hangi zihniyetten olursan ol, şartlar, her farkı elinin tersiyle kenara itip ülken için, bu güzel ve onurlu insanların hayatı ve geleceği için aynı safta birleşmeyi gerekli kılar. Sadece bunu yapanlar ve yapmayanlar vardır."
Bostancı, Atatürk'ün askeri ve siyasi dehasının, "Hür yaşadım, hür yaşarım." diye haykıran insanları ortak bir ideal için birleştirmesi, en ümitsiz zamanlarda mücadele inancına rehberlik etmesi ve Türkiye Cumhuriyeti'ni bu kritik süreçlerden yol arkadaşlarıyla birlikte çekip çıkarmasında yattığını vurguladı.
- "Dönemin en hayati kararı milli mücadelenin kalbi Meclisi açmaktı"
Dönemin şüphesiz en önemli ve hayati kararının, Erzurum, Sivas kongrelerinden sonra milli mücadelenin kalbi olacak Meclisi açmak olduğunu anımsatan Bostancı, bu tarihten yaklaşık 3,5 yıl sonra Cumhuriyetin ilan edilmesiyle sistemin taşlarının yerine oturduğunu anlattı.
Cumhuriyetin, reşit ve mümeyyiz vasıflı insanların rejimi olduğunu ifade eden Bostancı, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Meclis, millet iradesi üzerinden ortak aklın temsil edildiği yer olduğu için yücedir ve bizatihi milletin vücut bulmuş halidir. 101 yıl içinde bu Meclis tek parti dönemini, Terakkiperver ve Serbest Fırkaları gördü, çok partili hayata geçişe şahitlik etti, 1960 ve 1980 darbeleriyle kapatıldı, 1971 de paranteze alındı, 28 Şubat'ta üzerine vesayetin gölgesi düşürüldü, 27 Nisan'da istikamet verilmek istendi. Nihayet 15 Temmuz'da mankurtlar, milletin, düşmana karşı kullanmaları için verdiği silahı millete karşı kullanıp, Gazi Meclisi bombaladılar. Buna cüret edenleri önce doğrudan milletimizin sonra ise hukukun nasıl cezalandırdığını biliyoruz. Şunu unutmayalım, 101 yıllık tarihe, buradaki siyasi temsillere çeşitli eleştirilerimiz olabilir fakat nihai noktada bu, bizim, hepimizin tarihidir. Kimsenin başka bir tarihi yok."
- "Milletin nabzı burada atar"
Geride kalan 101 yıldan çıkartacak bazı sonuçlara dikkati çeken Bostancı, şu ifadeleri kullandı:
"Birincisi, her tür görüş ayrılığının ötesinde kaderimizin nasıl da ortak olduğu gerçekliğidir. Bazen siyasi rekabetler bu kader ortaklığını gölgeleyebilir. İşte Meclisin açılışının anıldığı böylesi tarihi günler, gölgede kalanın, farklı siyasetler tarafından bir kez daha gün ışığına çıkartılması için bir fırsat sunar. İlkel kabilelerin bile ihtimam gösterdiği ortaklık ruhu ritüellerini gelişmiş bir cemiyetin atlaması, önemsizleştirmesi düşünülemez. İkincisi, millet iradesinin temsil edildiği bu mekanda her tür müzakere çok kıymetlidir. Çünkü milletin nabzı burada atar.
Elbette sadece akılcı sözlerden, saygı içinde cereyan eden konuşmalardan değil, kimi zaman harareti yükselen tartışmalardan hatta mübalağa sanatına başvurulan ve dinleyen için bir eza ve cefaya dönüşen haykırmalardan dahi çıkartacak sonuçlar vardır. Ancak takdir edilmelidir ki Meclisin görevini bihakkın yapabilmesi, anlamı seste değil sözde arayan bir ortak aklın zemininde mümkündür. Burası, siyasetin tabiatında olan insan kazanma sanatının, hasmını dahi kazanma irfanına dönüşmesi gereken mekandır. Bunun nasıl ifa edileceğini elbette değerli milletvekilleri kendi tecrübelerinden gayet iyi bilmektedirler. Üçüncüsü, ülkeleri yönetmek kolay bir iş değildir. Sınırlı kaynaklarla sonsuz talepler arasındaki dengeyi kurmak gerekir. Eleştiriler değerlidir ancak şartların tabiatında var olan bu dengenin gözetildiği sahici eleştirilerin, herkes tarafından çok daha fazla dikkate alınacağı muhakkaktır."
- "Demokrasiye sahip çıkmak görevimizdir"
Türkiye'nin, dış politikada Doğu Akdeniz'den Suriye'ye, müttefiklerle ilişkilerden bölgesel dengelere, nihayet AB'ye kadar birçok konuda kritik bir sürecin içinde olduğuna işaret eden Bostancı, "Dile, üsluba, yönteme ilişkin eleştiriler getirilebilir fakat nihai noktada ortak çıkarlarla ilgili konularda ortak bir tavrı çok daha yüksek bir sesle ifade etmek kıymetlidir ve haklı bir beklentidir." diye konuştu.
Demokrasinin, milletvekillerinin üst değeri, meşruiyetinin kaynağı olduğunu belirten Bostancı, "Demokrasiye sahip çıkmak görevimizdir. Demokrasinin düşmanı sadece faşizm ve totaliterlik değildir. En büyük düşman, gerçek olmayacak ölçüde ideal bir demokrasi karşılaştırması üzerinden mevcut demokrasiyi ölçüsüz şekilde eleştirmektir." değerlendirmesinde bulundu.
Bostancı, iktidarın her rejimde, muhalefetin yalnızca demokrasilerde olduğunu, bunun değerini takdirde ise iktidar kadar muhalefete de görev düştüğünü vurguladı.
Günümüzde demokrasi için en mühim tehlikenin, dijital çağda siyasetin gerçeklikten imaja dönüşme eğilimi olduğunu anlatan Bostancı, şunları kaydetti:
"Biz meselelerimizi 'Dünyası yaşasın ya da kahrolsun.'dan ibaret küçük bir kesimle değil, gerçek dünyanın sahici dili üzerinden birbirimizle konuşarak çözmeliyiz. Tarihin siyasetinden gelecek için çıkartılacak mühim bir ders şudur: Eleştiri değerlidir fakat daha önemlisi, toplumun birliği, geleceği, refahı üzerine ne ölçüde ikna edici bir dile sahip olduğundur. Biz AK Parti ve Cumhur ittifakı olarak Meclisimizle gurur duyuyoruz. Bütün çabamız ve siyasetimiz milletin rızasıyla teşekkül eden bu Mecliste, ortak çıkarlarımız için vermiş olduğumuz siyasi mücadelenin daha iyi anlaşılarak daha fazla temsili yine bu milletin huzuru, yüksek refahı için temin etme yolunda rekabetçi bir yaklaşımdır.
Aziz milletimiz uzun yıllar boyunca sağduyu ve basiretle her seçimde takdirde bulunmuş ve emaneti ehline vermiştir. Millet iradesine saygı, emaneti ehline veren millete saygı, şüphesiz iktidarın yönetme, muhalefetin eleştiri hakkına saygıdır. 'Tek adam', 'sivil darbe' gibi eleştiriler, dileyenler tarafından elbette yapılabilir fakat takdir edilmelidir ki bu söylem, mantığı ve doğrudan konuşanın sahip olduğu meşruiyetin kaynağı ile çelişkilidir ve nihai noktada milletin tercihine yönelik bir söylenmedir. Geçmiş her zaman geleceğe konuşur. Bu 23 Nisan az sonra tarih olacak ve buradaki her söz geleceğe kaydını düşecektir. Bugün kadar yarının da önemli olduğu bilgisinde damıtılmış bir irfanla sözlerini tarihe düşürenlerin Meclisini, Türkiye Büyük Millet Meclisini 101'inci yaşında kutluyor. Nice yüzyıllar boyunca millet iradesinin mekanı olarak vazife yapacağına tüm kalbimle inanıyorum."