TÜRKONFED 23. Girişim ve İş Dünyası Zirvesi
- TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan:- “Almanya’nın doğusu ile Çin’in batısı arasında kalan bölgede Türkiye ile üretim ve tedarikte rekabet edecek bir ülke yok. AB ve Orta Doğu pazarına yakınlığımızı avantaja dönüştürmek istiyorsak, işletmelerimizin tedarikleri karşılayacak ölçeklere ulaşmasını sağlayıp, lojistik altyapı dahil hızlı ve etkin operasyonları hayata geçirecek kapasitelere ulaşmak önceliğimiz olmalı”- “KGF’nin yatırım ve ihracat odaklı sektörlerimize yönelik acil olarak yeniden devreye girmesi, 3 ay uzatılan Kısa Çalışma Ödeneği’nin yıl sonuna kadar genişletilmesi, reel sektörün yani sahanın beklentileri arasında yer alıyor”- “İhracatçı firmalarımıza kısa vadede navlun desteğinin yanı sıra orta vadede ülkemizin lojistikte entegre bir stratejik planlamaya ihtiyacı olduğu görülüyor”
İSTANBUL (AA) - Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, Almanya’nın doğusu ile Çin’in batısı arasında kalan bölgede Türkiye ile üretim ve tedarikte rekabet edecek bir ülkenin olmadığını vurgulayarak, “AB ve Orta Doğu pazarına yakınlığımızı avantaja dönüştürmek istiyorsak, işletmelerimizin tedarikleri karşılayacak ölçeklere ulaşmasını sağlayıp, lojistik altyapı dahil hızlı ve etkin operasyonları hayata geçirecek kapasitelere ulaşmak önceliğimiz olmalı.” dedi.
Turan, TÜRKONFED’in “Dönüşüm Zamanı” ana temasıyla çevrim içi düzenlediği 23. Girişim ve İş Dünyası Zirvesi’nin açılışında yaptığı konuşmada, içinden geçilen zor dönemde ekonomik olarak kalkınmada yeni bir kaldıraç arayışının yaşandığını belirtti.
Ham maddeden iş süreçlerine, üretimden nihai tüketiciye uzanan, insan-çevre odaklı yeşil ve dijital bir ekosistemin kurallarının yazıldığını ifade eden Turan, şunları kaydetti:
“Teknolojinin daha insan odaklı, çevre odaklı, sürdürülebilir ve verimlilik artışı yarattığı yeni bir refah toplumu yolculuğu planlanıyor. Zirvemiz işte bu refah toplumunun önemli aşamalarını, yeni nesil üretim, yeşil ve dijital dönüşüm ekseninde ele alıyor. Ulusal ve uluslararası alanda özel sektör, kamu, iş dünyası ve sivil toplum kuruluşlarının önde gelen isimlerini ağırladığımız zirvemizin ülkemizin dönüşüm yolculuğuna değer yaratması en önemli temennimiz.”
Turan, 26 bölgesel, 4 sektörel olmak üzere 30 federasyon ve 274 dernek üzerinden 40 bini aşkın şirketi temsil eden TÜRKONFED’in, Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşları ile KOBİ’leri bir çatı altında buluşturduğunu aktararak, “Anadolu ile ülke ekonomimizin kalbinin attığı İstanbul arasında önemli bir etkileşim oluşturan TÜRKONFED olarak, kurulduğumuz günden bugüne geçen 16 yılda, yerel kalkınmadan demokrasiye, eğitimden toplumsal cinsiyet eşitliğine, kadın ve gençlikten girişimciliğe, dijitalleşmeden yeşil dönüşüme 50’yi aşkın yakın saha araştırması gerçekleştirdik.” diye konuştu.
Çözüm odaklı politika önerilerini her platformda aktardıklarını. 16 ülkede örgütlü oldukları TÜRKONFED International ve Brüksel temsilciliği ile üyesi oldukları Avrupa KOBİ Birliği-SMEUnited aracılığıyla Türkiye ve dünya arasında bir köprü görevi de üstlendiklerini aktaran Turan, dünyayı ve Türkiye’yi, hazırlıksız yakalayan Kovid-19 salgınının bir yılı geride kalırken, henüz sıkıntıların bitmiş olmadığını söyledi.
Turan, aşının çok önemli bir umut olarak hayata girdiğini ancak dünya genelinde aşılama hızının, salgının bir müddet daha devam edeceğine işaret ettiğini anlatarak, dünyanın da sınıfta kaldığı aşılama sürecine rağmen umudu kaybetme lüksünün bulunmadığını dile getirdi.
- “Geçici çözümler değil kalıcı reformların zamanıdır”
Orhan Turan, yüksek demokrasi standardı, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ile fikir ve ifade özgürlüğü gibi evrensel değerlerin, ekonomide güven ve istikrarın anahtarı olarak kabul edildiğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Demokrasinin kurumsal ve zihniyet olarak güçlenmesi aynı zamanda yatırım, üretim, istihdam, ihracat, doğrudan yabancı sermaye ile toplumsal refah artışı anlamına da geliyor. Büyüme yerine kalkınmayı odağına alan ekonomi politikaları ile yatırım ortamını iyileştirmek ve güven iklimini yaratmak zorundayız. Bunun için güven veren bir para ve maliye politikasına, ekonominin yapısal dönüşümüne, demokratik reformlar ile hızlı aksiyonlara yani söylemden-eyleme geçmeye ihtiyacımız var.”
Turan, Türkiye’nin dünya ekonomisinden aldığı payı artırmak, toplam faktör verimliliğine odaklanmak, katma değeri yüksek bir ekonomiye geçmek için 3 önemli tuzaktan yani orta gelir, orta demokrasi ve orta eğitim tuzaklarından kurtulması gerektiğini aktardı.
Düşük gelir grubundan orta gelir grubuna çıkan çok sayıda ülke görmenin mümkün olduğunu ancak son 50 yılda orta gelir tuzağından, gerçekleştirdiği dönüşüm hamleleri ile Güney Kore ve Tayvan’ın kurtulduğunu ifade eden Turan, “Güney Kore ile 1980’li yıllarda, yarışa aynı kulvardan başladığımız düşünülürse, ülke olarak topyekun bir atılım yapmaktan başka çözüm yolu görünmüyor.” dedi.
Tüm bu yaşananların, sorununun nasıl tanımlandığı doğrudan ilişkili olduğunu anlatan Turan, “Yanlış tanımladığımız sürece çözüme ulaşmamız zor görünüyor. Riskleri düşürmek istiyorsak, hatalardan önemli dersler çıkartmakla işe başlamakta fayda görünüyor. Ülkemiz son 40 yılda risklerini düşürmeye değil faizi düşürmeye odaklandığı için enflasyon dahil pek çok kronik sorununu çözemedi. Şimdi bu dönüşüm dünyasında, geçici çözümler değil kalıcı reformların zamanıdır diye düşünüyoruz.” şeklinde konuştu.
Turan, en önemli sermaye olan gençleri, tersine beyin göçüne ikna edecek bir ortamın sadece ekonomik değil, aynı zamanda demokratik standartlar ile kurulabileceğini belirterek, yaratıcı fikirler, girişimci ruh ve inovasyonun ancak eleştirel düşüncenin hayata geçtiği toplumlarda ortaya çıktığını söyledi.
- “KOBİ’ler, ihracatın da yüzde 40’ını gerçekleştiriyor”
Turan, 2020 yılında kredi maliyetlerinin düşüklüğü ve bolluğu ile bir genişleme yaşandığını, bu yıl ise kredi maliyetlerindeki artış ve finansmana ulaşımda KOBİ’lerin sıkıntılarının devam ettiğini belirterek, şunları kaydetti:
“Ülkemiz ekonomisinin stratejik sektörleri ile KOBİ’lerinin, finansmana erişim kanallarının açık tutulması kadar desteklerin etkin bir şekilde sahaya yansıması da önem kazanıyor. KGF’nin yatırım ve ihracat odaklı sektörlerimize yönelik acil olarak yeniden devreye girmesi, 3 ay uzatılan Kısa Çalışma Ödeneği’nin yıl sonuna kadar genişletilmesi, reel sektörün yani sahanın beklentileri arasında yer alıyor.
Pandemiden en çok etkilenen turizm ve hizmet başta olmak üzere küçük işletmelerimizin karşılıksız hibe desteğinden daha fazla faydalanması, ekonomimizin bağışıklık sistemini güçlendirecek adımlar olacaktır. Doğru bir adım olarak değerlendirdiğimiz 3 haftalık tam kapanma kararı ile toplum olarak, sosyal devlete böyle dönemlerde daha fazla ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz.”
KOBİ’lerin nakit akışı ve finansmana erişim sorunlarına yönelik 2011 yılından bugüne “Önce Küçüğü Düşün” dediklerini, çünkü KOBİ’lerin, ekonominin en kırılgan yapı taşı olduğunu ifade eden Turan, “Her türlü belirsizlik, ekonomik kriz, afet ve Kovid-19 gibi salgınlar, bulundukları sektöre göre farklı düzeyde olmakla birlikte büyük ölçüde KOBİ’leri etkiliyor. Ülkemizde 7 bin büyük şirkete karşılık 3,2 milyon KOBİ bulunuyor ve yüzde 92’sini küçük ölçekli işletmeler oluşturuyor. Büyük şirketlerin tedarik zincirinin önemli bir halkası olan KOBİ’ler, ihracatın da yüzde 40’ını gerçekleştiriyor.” şeklinde konuştu.
Küresel tedarik zincirinde son 3-4 aydır özellikle ham madde temininde ciddi aksamalar yaşandığını anımsatan Turan, girdi fiyatları ve navlun maliyetleri artarken, küresel düzeyde yaşanan konteyner sıkıntısının da ihracatçı firmaları ve KOBİ’leri olumsuz etkilediğini söyledi.
Turan, lojistikte kaybedilen her saniyenin ihracatçıların ve ekonominin pazar kaybetmesi anlamına geldiğine dikkati çekerek, “İhracatçı firmalarımıza kısa vadede navlun desteğinin yanı sıra orta vadede ülkemizin lojistikte entegre bir stratejik planlamaya ihtiyacı olduğu görülüyor.” dedi.
Salgın sürecinin ham madde ve tedarik zincirinde, bugüne kadar alışık olunmayan riskler yaratırken, hızlı aksiyon alan ülkeler açısından da önemli fırsatlar da barındırdığını anlatan Turan, “Almanya’nın doğusu ile Çin’in batısı arasında kalan bölgede Türkiye ile üretim ve tedarikte rekabet edecek bir ülke yok. AB ve Orta Doğu pazarına yakınlığımızı avantaja dönüştürmek istiyorsak, işletmelerimizin tedarikleri karşılayacak ölçeklere ulaşmasını sağlayıp, lojistik altyapı dahil hızlı ve etkin operasyonları hayata geçirecek kapasitelere ulaşmak önceliğimiz olmalı.” değerlendirmesinde bulundu.
- “Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Paris İklim Anlaşması için harekete geçilmeli”
Küresel ısınma ve iklim değişikliği kaynaklı ciddi krizler yaşandığını belirten Turan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kaynak kıtlığı riskinde ciddi artış yaratan ve tehdidi artıran doğrusal ekonomik sistemin sürdürülmesi pek mümkün görünmüyor. Gelecek neslin ihtiyaçlarının gözetildiği, bugünün ihtiyaçlarının dengeli şekilde karşılandığı, sürdürülebilir kalkınma ve toplumsal refah odaklı yeni bir vizyonun hayata geçmesi gerekiyor. Bu noktada AB’nin Yeşil Mutabakat ya da Yeşil Dönüşüm, ABD’nin de Yeşil Düzen adını verdiği küresel ekonomik sistemde oyunun kurallarını değil oyunun kendisini değiştiren yeni yaklaşımlar öne çıkıyor. Yeni dönemde kurulacak ekonomik ilişkilerde ihracat başta olmak üzere Yeşil Mutabakat kapsamında oluşacak kural ve uygulamaların devreye alınacağı yeni bir dönem başlıyor.
Türkiye olarak ekonomimizin ve KOBİ’lerimizin rekabetçiliğinde kaldıraç etkisi yaratacak Dijital Dönüşüm gibi Yeşil Mutabakat sürecinde, döngüsel ekonomi, sınırda karbon düzenlemesi, Paris İklim Anlaşması kapsamında yeni ve yaratıcı çözümler için ortak geleceğimiz adına bir an önce harekete geçmemiz önem kazanıyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın bir büyüme stratejisi olarak kurgulanıp, KOBİ’lerin mevcut kırılganlıkları düşünülerek gerekli politikaların yüksek teknoloji, yüksek verimlilik ve yüksek katma değeri hedefleyen bir amaç doğrultusunda oluşturulması önem taşıyor.”
Turan, Türkiye olarak imzalanan anlaşmanın uygulamaya geçmesi ile özellikle AB’nin dijital ve yeşil dönüşüm fonlarından Türkiye ekonomisi adına yararlanma fırsatı da doğacağını belirterek, KOBİ’lerin yeşil dönüşüm yolculuğuna rehberlik edecek politikaların, süreci hızlandıracak destek ve teşvikler ile ele almayı gerekli kıldığını söyledi.
ABD Başkanı Joe Biden’ın, 1915 Olayları’na ilişkin yaptığı açıklamaya da değinen Turan, “Sadece talihsiz bir açıklama olarak değil, sağduyu ve gerçeklerden uzak bir açıklama olarak değerlendiriyoruz. Tarihi tarihçilere bırakmak ve siyasetin kendi oyun alanına dönmesini sağlamak gerekiyor.” dedi.