"Terörle mücadele bahanesiyle" polis şiddetine uğrayan İslamofobi uzmanına uluslararası toplumdan destek
- Akademisyen ve hukukçuların kaleme aldığı açık mektup:- "Bu baskınlar (30 Müslüman aktivist ve akademisyene yönelik), Avusturya'da devlet tarafından İslam karşıtlığının artırılmasının bir tezahürüdür"- "Savcının davayı sonlandırması ve Dr. Farid Hafez’in yanı sıra haksız yere saldırıya uğrayan diğer kişilere yönelik yıldırmaya son verilmesi çağrısında bulunuyoruz"
VİYANA (AA) - Avusturya’da 9 Kasım 2020’de polisin "terörle mücadele bahanesiyle" Salzburg Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Avrupa’da İslam karşıtlığı (İslamofobi) alanında çalışmalarıyla tanınan Dr. Farid Hafez ve 29 Müslüman aktiviste yönelik başvurduğu orantısız şiddete tepki gösteren dünya genelinde 346 akademisyen ve hukukçu, Avusturyalı akademisyene destek açıklamasında bulundu.
"Hafez’e Destek" (https://www.supporthafez.com/open-letter/) adı verilen internet sayfasında paylaşılan açık mektupta, Avusturya’da iktidarın aralarında Hafez’in de bulunduğu akademisyen ve aktivistlere yönelik terörle mücadele yöntemlerine başvurarak hedef almasından duyulan kaygı belirtildi.
Mektupta, ülkede 2 Kasım 2020’de 4 kişinin ölümüne neden olan terör saldırısının oluşturduğu korku ortamının İçişleri Bakanlığı tarafından "siyasal İslam'la mücadele" bahanesiyle 30 Müslüman aileye yönelik polis baskınlarını meşrulaştırmak için kullanıldığına işaret edildi.
Operasyon kapsamında evlerine baskın yapılan kişilerin kimlikleri saklı kalırken Dr. Hafez’in bilgilerinin ifşa edildiğine, bir şekilde kamuoyunda hedef haline getirildiğine dikkat çekilen mektupta, söz konusu polis baskınlarının İkinci Dünya Savaşı sonrasında ülkedeki en kapsamlı operasyon olduğu, yaklaşık 930 özel kuvvet polisinin yer aldığı baskınların saat 05.00’te yapıldığı ve uzun namlulu silahlarla çocukların yataklarından uyandırıldığı ifade edildi.
Mektupta, polis baskını sonrasında İçişleri ve Uyum Bakanlarının da katılımıyla uluslararası alanda tanınmış bir akademisyenin itibarını zedelemeye yönelik ulusal kampanya başlatıldığı belirtildi.
Operasyonlara neden olan soruşturma kapsamında evlerine baskın yapılan kişilerin herhangi somut bir suçla itham edilmediği belirtilen mektupta, savcının söz konusu soruşturmayı sonuçlandırmak için 3 yıl gibi uzun bir süreye sahip olduğu, bu sırada ise Hafez’in mal varlığına el konulduğu gibi kişisel banka hesaplarının da doldurularak mağdur edildiği vurgulandı.
- "Devlet eliyle İslam karşıtlığı artırılıyor"
Avusturya’da başta Başbakan Sebastian Kurz’un başında bulunduğu iktidarlar olmak üzere Müslümanlara yönelik devlet eliyle hayata geçirilen çeşitli olumsuz uygulamalara işaret edilen mektupta, "Bu baskınlar, Avusturya'da devlet tarafından İslam karşıtlığının artırılmasının bir tezahürüdür." ifadesine yer verildi.
Mektupta, iktidarın söz konusu operasyonla Müslümanlara yönelik olumsuz düzenlemeleri eleştiren kişileri susturarak son 5 yılda devlet eliyle yapılan baskıların görünür kılınmasını engellemeye çalıştığı vurgulandı.
- "Avusturya ve Fransa Müslümanlara baskı uyguluyor"
Avrupa’da Müslümanlara yönelik artan baskılar hususunda Avusturya’nın yalnız olmadığı belirtilen mektupta, Fransa’da da akademisyenler ve Müslüman sivil toplum kuruluşlarının çeşitli gerekçelerle baskı altına alınmaya çalışıldığını, başta Birleşmiş Milletler (BM) olmak üzere uluslararası insan hakları örgütlerinin söz konusu gelişmeler karşısında tepki gösterdiklerine dikkat çekildi.
Mektupta, "Savcının davayı sonlandırması ve Hafez’in yanı sıra haksız yere saldırıya uğrayan diğer kişilere yönelik yıldırmaya son verilmesi çağrısında bulunuyoruz." ifadesine yer verildi.
İçişleri ve Adalet Bakanlarının söz konusu davayı incelemek üzere bir komisyon kurması ve sonuçları kamuoyuyla paylaşması talebinde bulunulan mektupta, Avrupa’da artan İslam karşıtlığı ve kurumsal ırkçılık üzerine devletlerin uyguladığı baskılara rağmen yapılan çalışmalar ve bu alanda Hafez gibi çalışan akademisyenleri desteklemeyi sürdürecekleri vurgulandı.
- Terör operasyonu
Avusturya’da "terör yapılanması oluşturmak, teröre finansal destek, organize suç oluşumu ve kara para aklamak" suçlamalarıyla 9 Kasım’da 60 adrese yönelik yapılan ve "Luxor Operasyonu" adı verilen polis baskınlarında, 30 Müslüman aktivist ve akademisyen gözaltına alınarak sorgulanmış, daha sonra serbest bırakılmıştı.
Polisin kamuoyunun yakından tanıdığı bu kişilere, sabah erken saatlerde evlerinin kapılarını kırmak suretiyle düzenlediği baskınlarda orantısız güç kullanması ve çocuklar başta olmak üzere ailelerine terörist muamelesi yapması, toplumun çeşitli kesimlerinin tepkisine yol açmış, çok sayıda sivil toplum kuruluşu, gazeteci ve yazar konunun ivedilikle aydınlatılması çağrısında bulunmuştu.