Türk sinemasında edebiyat uyarlamalarıyla dikkati çeken yönetmen: Ömer Kavur
- "Yatık Emine", "Ah Güzel İstanbul" ve "Anayurt Oteli" gibi birçok eseri sinemaya uyarlayan usta yönetmen, Türkiye'de ilk filmini yaptığı zaman "yaratıcı yönetmen" olarak adlandırıldı
İSTANBUL (AA) - SAADET FİRDEVS APARI - Yönetmen, senarist ve yapımcı Ömer Kavur'un vefatının üzerinden 16 yıl geçti.
Kavur, 18 Haziran 1944'te Ankara'da sanata oldukça meraklı bir anne ve Dışişlerinde görev yapan bir babanın tek çocuğu olarak dünyaya geldi.
Altı yaşına geldiğinde annesi ile babası boşanan Kavur, Kadıköy'de başladığı öğrenimine Robert Koleji ve Kabataş Erkek Lisesi'nde devam etti.
Kavur, 16 yaşında Robert Koleji'nde okurken Michelangelo Antonioni'nin "La Notte" (Gece) filmini izleyerek yönetmen olmaya karar verdi.
- Paris'te sinema tarihi üzerine yüksek lisans yaptı
Sonrasında yükseköğrenim için Paris'e giden Kavur, burada sosyal bilimler, gazetecilik ve sinema alanında eğitim aldı. Kavur, aynı zamanda Sorbonne Üniversitesi'nde sinema tarihi üzerine yüksek lisans yaptı.
Usta yönetmen bu dönemde Fransa'da Yeni Dalga Sineması ile tanıştı ve etkilendi. İlerleyen yıllarda Türkiye'de ilk filmini yaptığı zaman bu durum onun "yaratıcı yönetmen" olarak anılmasına sebep oldu.
Yine Fransa'da kaldığı dönemde çektiği kısa filmlerle ilgi gören Kavur, çeşitli ödüller kazandı. Alain Robbe Grillet'nin "L'Homme qui merit" (1968, Yalan Söyleyen Adam) ve Bryan Forbes'un "The Madwoman of Chaillot" (1969, Çılgın Kadın) filmlerinde yönetmen yardımcılığı yaptı.
- İlk uzun metraj filmini 1971'de çekti
Usta yönetmen, 1971'de Türkiye'ye döndükten sonra bir süre belgesel ve reklam filmlerine imza attı. Daha sonra 1974'te ilk uzun metrajlı filmi Refik Halid Karay'dan bir uyarlama olan "Yatık Emine" yalın anlatımıyla dikkati çekti.
Sonrasında reklam filmlerine dönen Kavur, 1979'da İstanbul'daki kimsesiz çocukların yaşamlarını konu alan "Yusuf ile Kenan"ı izleyiciyle buluşturdu.
Ömer Kavur, Türk sineması içinde edebiyatçılarla yaptığı iş birliği ve uyarlamalarıyla önemli bir yer edindi.
Füruzan'ın bir öyküsünden perdeye aktardığı "Ah Güzel İstanbul" (1981) ve senaryosunu Selim İleri'nin yazdığı "Kırık Bir Aşk Hikayesi" (1981), Kavur'un ölçülü ve düzgün sinemasını biçimlendiren yapımlar oldu.
Kavur, 1982'de İleri'nin senaryosundan çektiği "Göl" filmimin içerdiği gerilim öğeleriyle Türk sinemasında farklı bir denemeye imza attı.
Senaryosunu Barış Pirhasan'la birlikte hazırladığı, Alman sinema yönetmeni Wim Wenders'in etkilerini taşıyan 1985'te çektiği "Amansız Yol" filminde de Ömer Kavur, küçük insanların sevgi arayışları üzerine yoğunlaştı.
Aynı yıl senaryosunu yine Pirhasan'la birlikte yazdığı "Körebe"de, kaçırılan kızını arayan yalnız bir kadının öyküsünden yola çıkarak, 1980 sonrası kent yaşamının etkileyici bir görünümünü çizdi.
- "Anayurt Oteli" ile birçok ödül kazandı
Kavur'un 1987'de Yusuf Atılgan'ın romanından uyarladığı "Anayurt Oteli" ise Türk sinemasının bu dönemde ürettiği en başarılı filmlerden biri oldu. Bu film ile Kavur, birçok ödüle değer görüldü.
Bir insanın iç gerilimini ve taşra yaşamının durağanlığını, gerilim filmlerini aratmayan bir tedirginlik atmosferi içinde yansıtan film, yalın ama derinlikli anlatımıyla da dikkati çekti.
Kavur, 1988'de ortaya koyduğu "Gece Yolculuğu"nda bir yönetmenin iç hesaplaşmasını ve kendini tanıma sürecini perdeye getirdi. 1991'de Orhan Pamuk'un "Kara Kitap" romanındaki öykülerden birinden hareketle "Gizli Yüz"ü çekti.
- "Kültür farklılığı sinemanın zenginliğini oluşturur"
Bir röportajında filmlerinde kullandığı temalar üzerine konuşan Kavur, şunları kaydetmişti:
"Eğer kavramdan çok tematik özellikler olarak ne kullandığıma bakılırsa, yalnızlık, iletişimsizlik, yolculuk, ki bu hem fiziksel hem içsel yolculuk anlamını taşır, temaları üzerinde daha fazla yoğunlaştığım söylenebilir. Zaman kavramına bakışımı farklı noktalara ve farklı bir algılayış biçimine çekmeye çalıştığımı söyleyebilirim. Günümüz modern insanının rasyonel ve pragmatik dilimlere ya da küçük birimlere ayrılan zaman kavramını reddeden, daha geniş perspektifte çok izafi olan zaman-uzan bütünlüğünü içeren bir kavramdan söz etmek amacındayım."
Kavur, aynı röportajda birçok yönetmenden etkilendiğini belirterek, "Dünya sinemasının bir tek düşüncesi olmaz. Bu beni ürkütüyor. Çünkü sinema farklı kültürleri, farklı düzeyleri yansıtan, değişik insanlar tarafından gerçekleştirilen bir kavramdır. Bu kültür farklılığı sinemanın zenginliğini oluşturur." ifadelerini kullandı.
Usta yönetmenin 1996'daki "Akrebin Yolculuğu" filmi, Cannes Film Festivali'nin "Un certain regard" adlı bölümüne kabul edildi.
Kavur'un ayrıca "Kırık Bir Aşk Hikayesi", "Gece Yolculuğu", "Akrebin Yolculuğu", "Gizli Yüz" ve "Karşılaşma" adlı filmleri de Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde birçok kez en iyi yönetmen, en iyi film ve en iyi senaryo ödüllerini aldı.
Usta yönetmen, "Yusuf ile Kenan" filmiyle 1980 Milano Çocuk Filmleri Yarışması'nda büyük ödül, "Anayurt Oteli"yle 1987 Venedik Film Festivali'nde "Uluslararası Sinema Eleştirmenleri Federasyonu (FIPRESCI) Ödülü", 1987 Nantes Üç Kıta Film Şenliği'nde "En İyi Film" ve Macit Koper'le "En İyi Erkek Oyuncu", Valencia Film Festivali'nde de üçüncülük ödüllerini kazandı.
"Amansız Yol" ve "Anayurt Oteli" aynı zamanda Uluslararası İstanbul Sinema Günleri'nin yarışmalı Türk sineması bölümünde birinci seçildi.
Uzun süre lenf kanseri tedavisi gören yönetmen, 12 Mayıs 2005'te 61 yaşında vefat etti.
Ömer Kavur'un cenazesi, Emek Sineması'nda düzenlenen tören ve Teşvikiye Camisi'nde kılınan namazın ardından Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Kavur'un eski eşi, oyuncu ve şarkıcı Hümeyra, cenaze töreninde duygularını şöyle dile getirdi:
"Mükemmel bir sanatçı, olağanüstü bir insandı. Bence kıymeti bilinmedi. Ne istediğini çok iyi bilirdi. Oyunculara yakın ve sıcak davranır, onları projenin içine alırdı. Yaptığı işi dört dörtlük yapardı."