Türkiye'de 10 bin kişiyle yapılan araştırma, Kovid-19'un "ruhsal" tahribatını ortaya çıkardı
- İstanbul Üniversitesince Kovid-19'un ilk dönemi olan Nisan 2020 ve Nisan 2021'de yapılan "Pandeminin Toplumun Ruh Hali ve Aile İlişkileri Üzerindeki Etkisi" araştırmalarına göre, bir yıllık süreçte salgın, kişilerde depresif belirtileri, yorgunluk, yalnızlık duygularını artırdı, aile içi iletişimi olumsuz etkiledi- Bir yıl öncesine kıyasla, "ölüm korkum arttı" diyenlerin oranı yüzde 28'den yüzde 42'ye, "yalnızlık duygum arttı" diyenlerin oranı yüzde 27'den yüzde 51'e, "sürekli yorgunluk, bitkinlik hissediyorum" diyenlerin oranı da yüzde 39'dan yüzde 65'e yükseldi- "Pandemide aile bağlarım güçlendi" diyenlerin oranı yüzde 55 iken Nisan 2021'de yüzde 43'e geriledi, "aile içinde iletişim sorunları yaşıyorum" diyenlerin oranı ise yüzde 17'den yüzde 27'ye çıktı- Buna karşın "ailenin zor zamanlarda hala en önemli sığınaklardan biri olmaya devam ettiği" görüşünde birleşenlerin oranı yüzde 65 oldu- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veysel Bozkurt:- "Salgın sürecinde aile içi iletişim sorunlarındaki artışa rağmen toplumun çoğunluğunda aile içi dayanışmanın sürdüğünü gördük"
ANKARA (AA) - BURCU ÇALIK- Kovid-19 salgınının toplumsal ruh hali ve aile ilişkileri üzerindeki etkilerine ilişkin Türkiye genelinde bir yıl arayla, yaklaşık 10 bin kişiyle gerçekleştirilen araştırmada, salgının kişilerde depresif belirtiler ile yorgunluk ve yalnızlık duygularını artırdığı, aile içi iletişimi olumsuz etkilediği belirlendi.
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veysel Bozkurt öncülüğünde Kovid-19 salgınının yeni görüldüğü Nisan 2020 ve tam bir yıl sonra, Nisan 2021'de "Pandeminin Toplumun Ruh Hali ve Aile İlişkileri Üzerindeki Etkisi" başlıklı iki ayrı araştırma gerçekleştirildi.
Türkiye genelinde ağırlıklı olarak eğitimli orta sınıfı temsil eden, 18-77 yaş aralığındaki yaklaşık 10 bin kişinin katıldığı, çevrim içi anket yöntemiyle yapılan ve mayıs ayı başında karşılaştırmalı bir rapora dönüştürülen iki araştırmanın sonuçları, salgının bir yıllık sürede toplum ve bireyler üzerinde yarattığı ruhsal tahribatı gözler önüne serdi.
Araştırma katılımcılarının verdiği yanıtlardan elde edilen sonuçlara göre, bütün dünyada insanların hayatını derinden etkileyen salgın, Türkiye'de de yaşam memnuniyetinin bir yıl içinde gerilemesine sebep oldu.
- Salgın bir yılda ölüm ve sevdiklerini kaybetme korkusunu artırdı
Bir yılı aşan salgın koşulları, yaşam memnuniyetinin gerilemesinin yanı sıra ölüm, virüs kapma ve sevdiklerini kaybetme gibi kaygıları da artırdı. Salgının ilk aylarında (Nisan 2020) anketi cevaplayanların yüzde 28'i "ölüm korkum arttı" derken, bu oran Nisan 2021'de yüzde 42'ye çıktı.
Virüs kapma korkusu yüzde 41'den yüzde 48'e yükselirken, katılımcıların üçte ikisi (yüzde 66'sı) sevdiklerini kaybetme korkusu yaşadıklarını bildirdi.
- Bir yılda kişilerde depresif belirtiler yoğunlaştı
Araştırmalarda son bir yılda kişilerin depresif belirtilerinde de artış olduğu, özellikle Kovid-19'u geçirenlerde bu belirtilerin daha yüksek seyrettiği belirlendi.
"Hayatım üzerinde kontrol duygumu kaybettim." diyenlerin oranı Nisan 2020'de yüzde 31 iken, Nisan 2021'de bu oran yüzde 44'e, "Daha çabuk sinirlenir ve öfkelenir hale geldim." diyenlerin oranı da yüzde 38'den yüzde 46'ya yükseldi.
Katılımcılar arasından "Günlük işlerimi yapmakta zorlanır hale geldim" diyenlerin yüzde 41, "Uyku kalitem bozuldu" diyenlerin ise yüzde 51 düzeyinde oldu.
- Yorgunluk, bitkinlik ve yalnızlık duyguları arttı
İki araştırmanın sonuçlarında en çok dikkati çeken sonuçlardan biri de "sürekli yorgunluk ve bitkinlik hissediyorum." diyenlerin oranındaki artış oldu. Nisan 2020'de yüzde 39 olan bu oran bir yıl sonra yüzde 65'e yükseldi.
"Yalnızlık duygum artı" diyenlerin oranı da Nisan 2020'de yüzde 27 iken Nisan 2021'de yüzde 51 oldu.
- Salgın aile ilişkilerini de etkiledi
Araştırmalarda Nisan 2020'de "pandemide aile bağlarım güçlendi" diyenlerin oranı yüzde 55 iken bu oran Nisan 2021'de yüzde 43'e geriledi. Buna karşılık "aile içinde iletişim sorunları yaşıyorum" diyenlerin oranı yüzde 17'den yüzde 27'ye çıktı.
Katılımcıların yüzde 9'u "aile içi şiddet arttı" görüşüne katılırken yüzde 41'i de "aile bireyleri huzursuz hale geldi" dedi.
Buna karşın "ailenin zor zamanlarda hala en önemli sığınaklardan biri olmaya devam ettiği" görüşünde birleşen yüzde 65 oranındaki katılımcılar, salgın döneminde aile bireyleri olarak maddi açıdan birbirlerini desteklediklerini dile getirdi.
- En çok korku ve kaygıyı kadınlar yaşıyor
Öte yandan iki araştırmanın sonuçlarına ilişkin raporda, depresif belirtilerin, virüs kapma, ölüm ve sevdiklerini kaybetme korkusunun erkeklere göre kadın katılımcılarda daha fazla görüldüğü, artan iş yükü ve stresin kadınların aile içi sorunlarını daha çok artırdığı tespitlerine yer verildi.
Rapora göre, en yüksek varoluşsal ve ekonomik kaygılar araştırma katılımcısı 20'li yaşlardaki gençler arasında yaşanırken aile bağlarının güçlenmesi durumunda hem depresyon belirtileri hem de ekonomik kaygılar geriliyor. Düzenli gelir ve iş güvencesi de depresif belirtileri azaltan unsurlar arasında bulunuyor.
- Çevrim içi çalışanlar "aile bağlarının güçlendiğini" söyledi
Araştırmalara katılan kişiler arasında "işlerimi çevrim içi yapıyorum" diyenlerin ekonomik kaygılarının düşük olmasına karşın varoluşsal kaygılarının yüksek olduğu, düzenli işe gidip gelenlerin ise kaygı eşiğini aştığı tespit edildi.
İşlerini çevrim içi yapabilenler arasında "aile bağlarım güçlendi" diyenlerin oranının arttığı, aile içi iletişim sorunlarının gerilediği belirlendi.
- "Yoksullar, gençler ve kadınlar arasında depresyon belirtileri çok daha fazla"
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veysel Bozkurt, araştırmaların sonuçlarına ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kovid-19'un bütün dünyada insanlar arasındaki fiziksel mesafeyi açtığına, insanların sevdiklerinden uzaklaşmak zorunda kaldığına dikkati çekti.
Bu çalışmayla Türkiye'de son bir yılda toplumun ruh halindeki ve aile ilişkilerindeki değişimi, mevcut durumu ve bunun gerisindeki etkenleri ortaya çıkartmayı amaçladıklarını vurgulayan Bozkurt, şunları kaydetti:
"Salgın sürecinde aile içi iletişim sorunlarındaki artışa rağmen toplumun çoğunluğunda aile içi dayanışmanın sürdüğünü gördük. Güçlü sosyal bağlar ve güçlü aile ilişkileri bireylerin zorluklara karşı dayanıklılıklarını artıran çok önemli faktörler. Yaptığımız araştırmalar da bize bunu gösterdi. Ancak ekonomik koşullar, bireylerin ruh halleri ve aile ilişkileri üzerinde son derece etkili. Ayrıca yoksullar, gençler ve kadınlar arasında depresyon belirtileri, kaygı ve aile içi iletişim sorunları çok daha fazla. Gençler için hareket alanının daralması, arkadaşlarından uzak kalmaları kadar istihdam kaygısının da etkili olduğunu gördük."