TÜRKÜLERE SES VERENLER - Sanatçı Ömer Çelik, sanat hayatını ve türkülerin halk kültüründeki yerini anlattı:
- "Benim en iyi arkadaşım, en iyi dostum, sırdaşım, kader arkadaşım bağlama oldu"- "Türküler aslında bizim hikayemiz, kitaplaştıramadığımız sözler, geçmişi geleceğe taşıyan şeyler. Eskiden iletişim bu kadar kolay değildi. Bir de bizim halkımız, biz okumayı çok seven insanlar değiliz. Biz melodiyle bir şeyleri duyup görebiliyor, anlayabiliyor ya da yorumlayabiliyoruz"- "Bir de teknoloji gelişti artık yani enstrüman zenginliği arttı. Bu süreçte gençlerin, özellikle yeni yetişen gençlerin o melodik zenginlikle bir şekilde kazanılması lazım ve onlara bu türkülerin aktarılması lazım"
İSTANBUL (AA) - SAADET FİRDEVS APARI - "Telli Turnam", "Yitmeyin Yıllar", "Dağlar", "Bende Konaklar" gibi birçok esere ses veren Türk halk müziği sanatçısı Ömer Çelik, "Türküler aslında bizim hikayemiz. Bizim kitaplaştıramadığımız sözler, geçmişi geleceğe taşıyan şeyler." dedi.
Uzun yıllar radyo programı da yapan Çelik, sanat hayatına ve türkülerin halk kültüründeki yerine ilişkin AA muhabirine açıklamalarda bulundu.
Çelik, henüz ilkokulda okurken yeni gelen bir öğretmenin sınıfla kaynaşmak için "Aranızda sesi güzel olan var mı?" sorusuna, arkadaşlarının kendisini önermesinin ardından müzik hayatının başladığını dile getirdi.
Öğretmeninin sesini beğendiğini ve bir enstrüman çalmasını istediğini dile getiren Çelik, maddi durumları yeterli olmayınca hocasının mandolinini kendisine hediye ettiğini söyledi.
- "Benim en iyi arkadaşım, en iyi dostum, sırdaşım, kader arkadaşım bağlama oldu"
Çelik, enstrümanla bu vesileyle tanıştığını aktararak, "Mandolinin ardından biraz zaman geçip bir şeyler öğrenmeye başladıktan sonra nefesli sazlar hoşuma gitmeye başladı. Benim profesyonel kaval çalan bir dayım vardı. Onun bu kavalı üflemesi falan hoşumuza giderdi. Onun kavallarından bir tanesini aldım, kendim çalışa çalışa, uğraşa uğraşa öğrenmeye başladım. Bir süre sonra onunla da biraz yol aldık, daha sonra bağlama." ifadelerini kullandı.
Sivaslı olduğunu kaydeden sanatçı, "Yüreğimize, gönlümüze o tınıların gelmesi gerektiğini hissettim. Bağlamayla tanıştım. Uzunca bir süredir yani herhalde ortaokul ikinci sınıftan itibaren bağlama çalıyorum ve bu yıla kadar da benim en iyi arkadaşım, en iyi dostum, sırdaşım, kader arkadaşım bağlama oldu." diye konuştu.
Ömer Çelik, Sivas İmam Hatip Lisesi'nde okurken bağlama çaldığına işaret ederek, şunları aktardı:
"Okuldan arta kalan kısımlarda eve gelip kendimi dinlendirmek istediğimde o bağlamayı alıp kendime 3-5 türkü çalıyordum. Ama gelin görün ki son sınıf, mezun olacağız. Meslek dersi hocalarımızdan bir tanesi, önceleri bu konuda biraz böyle yüreğimi incitiyordu. Hala bunu anlatırken de belki onu hissedersiniz. Çünkü son sınıfta, 5 yıl tek dersten geçirilmedim. Suçum saz çalmak. 'Ömer Çelik ya bu bağlamayı bırakacaksın ya da benden geçemezsin' dedi. Beş yıl bir öğrencinin hayatıyla, bir gencin hayalleriyle oynanmaz diye düşünüyorum."
Bunu yapan kişinin yıllar sonra kendisini konserlerde alkışlamaya başladığını vurgulayan sanatçı, "İşte o süreç benim bağlamamla daha iyi bir dostluk kurmamı sağladı. Yani insanlara bunu ifade etsem, kızsam, anlatmak istesem beni anlayacak ya da beni dinleyecek insan sayısı çok az olur ya da hiç olmazdı. Ama sazım benim gözyaşlarıma, acıma şahit oldu. Yüreğimi döktüm ona. Hiç bana cevap vermedi. Karşılık vermedi, hiç kavga etmedi. Onun için enstrüman, bağlama benim için çok önemli. Çok farklı bir yerde." değerlendirmesinde bulundu.
- "Türküler bizim olmazsa olmazımız"
Çelik, türkülerin çok önemli olduğunun altını çizerek, şöyle konuştu:
"Türküler aslında bizim hikayemiz, kitaplaştıramadığımız sözler, geçmişi geleceğe taşıyan şeyler. Eskiden iletişim bu kadar kolay değildi. Bir de bizim halkımız, biz okumayı çok seven insanlar değiliz. Biz melodiyle bir şeyleri duyup görebiliyor, anlayabiliyor ya da yorumlayabiliyoruz. Yemen türküsünü düşünün, o türkünün hikayesini hiçbir insan açıp da kitaplardan okumamıştır. Yemen'de ya da işte başka noktalarda şehitlerimiz olmuş, anneler evlatlarını kaybetmiş. Anne askere göndermiş, evladı askerden geri dönmemiş. Yaşanan acılar, insanların insani olarak yaşadığı bütün duyguları dile getiren, geçmişten geleceğe taşıyan şeyler türküler. Yaşanmışlıkları olduğu için türkü diyoruz biz onlara. Onun için bizim hayatımızda türküler olmazsa olmazdır. Maalesef bu konuda da biraz türkülerin bize ait olduğunu da geç kavradık. Yani söylediğim süreçte, bizim o enstrümanlarla ve türkülerle tanışmamıza maalesef karşı idi büyüklerimiz."
Çelik, türkülerin inancına, değerlerine ters düşecek şeyleri barındırmadığının altını çizerek, "Onun için o türküleri bizim sahiplenmemiz gerekiyor. Geçmişimizin ortaya koyduğu, onların kendi yaşadığı dönemi anlatan şeyler türküler. O yüzden bizde çok çok önemli diye düşünüyorum." dedi.
Geçmiş dönemin şartlarında yapılan müziklerin artık kulağı çok doldurmadığını söyleyen usta sanatçı, "Bir de teknoloji gelişti artık yani enstrüman zenginliği arttı. Bu süreçte gençlerin, özellikle yeni yetişen gençlerin o melodik zenginlikle bir şekilde kazanılması ve onlara bu türkülerin aktarılması lazım. Sanatçılar, özellikle TRT kökenli dostlarım, arkadaşlarım türküler konusunda bizim olmazsa olmazımız. Onu söyleyeyim. Onlar yazılan nota ne ise onu icra eder. Bu tarafta biraz da avami tabirle, halka ulaşması için halkın içinden yorumlar da katılması gerekir. Biz biraz arabesk yaşayan bir milletiz. Arada böyle bizi etkileyecek, gönlümüze dokunacak yorumları duymak gerekir. İşte onları da güncel müziklerle, seslerle birleştirdiğimiz zaman, bu gençleri yakalama şansınız var. Yani bağlamayla belki gencin gönlüne inemiyorsunuz ama bir gitar tınısıyla, saksafonla ya da piyanoyla onların gönlünü, yüreğini bir yerden yakalayabilirsiniz." dedi.
- "Hayatın içinde her şeyi türkülerde bulabiliyorsak bunlar bizim vazgeçilmezimiz olmalı"
Ömer Çelik, iletişimin artmasının insan gönlündeki bazı duyguları değiştirdiğini savunarak sözlerine şöyle devam etti:
"Çünkü iletişimin artmış, yoğunlaşmış olması bizim yüreğimizdeki bir takım duyguları değiştirdi. Önceden özlem vardı. Aşk, sevgi başka bir anlamla ifade edilebilirdi. Şimdi içimizde özlem duygusu kalmadı. Yani gurbet duygumuz yok. Mesela gurbette mutlaka sizin de bizim de akrabalarımız, dostlarımız, arkadaşlarımız var. O yıllarda izne gelmelerini, düğün dönemlerini sabırsızlıkla beklerdik. Çünkü bir yıl görmüyorduk dayımızı, amcamızı, teyzemizi, artık her kimse ya da babamızı. Böyle bir gurbet vardı ve bunlar kağıda kaleme ya da notaya dökülüyordu. Şimdi gurbet, özlem türküsü yazmıyorsunuz. Çünkü özlem denen bir şey yok. Çok uzakta da olsanız telefonun bir tuşuyla görüntülü o özleminizi giderebilme şansınız var. Onun için de günümüz formatındaki türküler, eskiden bize ulaşan türküler gibi kalıcı olmayacak gibi geliyor bana. Çünkü duygular değiştiği için bunlar böyle olacak. Yani söylediğim gibi o hasreti, özlemi, gurbeti ya da başka duyguları ifade edecek kalbi boşalttık biz. O yüzden eski türkülerin yeri, tadı, anlamı karşı taraftaki insanın gönlüne, ruhuna etkisi çok çok farklıdır."
Türkülerin hayatı yansıttığını aktaran Çelik, "Hayatın içinde bize lazım olan her şeyi türkülerde bulabiliyorsak o zaman bunlar bizim vazgeçilmezimiz olmalı. Herkes sahip çıkmalı buna. Türküler saygı duymayı, büyüklere saygı, küçüklere sevgiyi, ne geliyorsa aklınıza, bir insanın yaşadığı her duyguyu, her hissi işte o notalarla, o sözlerle gösteriyor. Ama o sözler saf, kalben, gönülden sözler. Sipariş yazılmamış sözler. Onun için çok önemli. Türkülere öyle ya da böyle sahip çıkmamız gerekiyor. Yani onlar bizim değerlerimiz ve dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir zenginlik yok. Ben dünyanın birçok yerinde konserlere gidiyorum. Oradaki insanlar bizim Türk illerimizdeki o derinliği keşfetmeye başladı. Ama bizde maalesef biraz böyle dışarıya ya da dışarıdan bize gelen müziklere karşı bir rağbet başladı gibi. Onlar çabuk bitiyor. Popüler şeyler çünkü sonuçta o tür şeyler." ifadelerine yer verdi.
Ömer Çelik, hafta içi her gün 14.00-16.00, hafta sonu ise 22.00-24.00 saatleri arasında Berat Radyo'da Bahçevan programında türküleri dinleyiciyle buluşturuyor.