33 yıl sonra gelen itiraflar 4: ‘Erdoğan aleyhine konuş yoksa ailen işkence görür’
Mehmet Eymür ekibinin Doğu Perinçek’e suikast yapmak için görevlendirdiği Feyyaz Öztürk’ün itiraflarını yayımlamaya devam ediyoruz. Öztürk bu bölümde Avusturya’da gözaltına alındıktan sonra Türkiye aleyhine konuşmaya zorlandığını ve aldığı tehditleri anlattı
Mehmet Eymür ekibinin MİT’e hakim olduğu 80’li yılların sonunda Doğu Perinçek’e suikast yapmakla görevlendirdiği Feyyaz Öztürk’le görüşmemizin dökümünü yayımlamaya devam ediyoruz. Öztürk geçen bölümde İyi Parti Lideri Meral Akşener’in danışmanı Mustafa Hakan Ünser’in, İzzet Özavcı isimli şahıs üzerinden Avusturya’da Kürt kökenli milletvekili Berivan Aslan’a suikast talimatı verdiğini iddia etmişti. Öztürk bu bölümde DEA’yla ilişkisi üzerine sorduğumuz soruları yanıtlamadı ama bazı ayrıntılar verdi:
- M. İlker Yücel (İY): Afganistan’daki uyuşturucu ticaretiyle ilgili DEA sizinle hangi tarihte nasıl temasa geçti?
Feyyaz Öztürk (FÖ): Ben 2000-2004 arası çalıştım.
- İY: O zaman FBI-CIA sorgusundan önce ABD, sizi başka bir biriminin çalışanı olarak görüyordu?
FÖ: Doğru.
- İY: Peki size nasıl iş teklif edildi, yaptığınız operasyonlar nelerdi?
FÖ: Bunları söylersem suç işlemiş olurum. Operasyonlardaki personelin adını, detayı veremem. Çünkü çoğu insanın hayatını riske sokmuş olurum. Beni muhbir diye göstermeye kalktılar daha önce, dikkatli konuşmalıyım.
- İY: Kim göstermeye kalktı?
FÖ: İstanbul Emniyeti. 2017 Ekim’de Sabah gazetesinde DEA muhbiri diye…
- İY: DEA’ya kabul edilmenin şartları nedir?
FÖ: İlk şart Amerikan vatandaşı olmak.
- İY: Siz İtalyan vatandaşısınız ama.
FÖ: Buna bir yol bulmuşlar, Güvenilir Kaynak tanımlı. Sözleşmeli personel alır. Hiçbir Amerikalı ajan, Meksika dışında Afganistan, Pakistan, Çin, Rusya’ya yollanmaz. Biz kendimize kara kafa diyoruz. Fas, Tunus, Mısır, Türkiye’den personel alımı yapılır bu tür işler, sahada operatif ajanlık için. Gidersiniz bağlantıları kurarsınız, tabi gel sen Türk’sün çalış demiyorlar, biraz bağlantıların olacak. Çoğu şeyi bilirler yapmasam da, tevazu göstermem bu konuda. Afganistan’da çok güzel işler yaptım, mallar, bağlantılar yakalattım. New York’ta çok başarılı oldum, bir Türk pedofili yakalattık. Yine New York metrosuyla ilgili bir Türk… Baya bir çalışmam oldu. 35 yaşınızdan gün almamanız gerekiyor. 2-3 Mayıs 2002’de teklif edildi. Çünkü 27 Mayıs’ta 35 yaşında olacaktım.
- İY: O sırada Türk istihbaratıyla temasınız yok mu?
FÖ: Emniyet istihbaratla ara ara… Ama ben Amerika’daydım o sırada.
- İY: Bahsettiğiniz dönem Emniyet İstihbaratın başında FETÖ elemanı Ramazan Akyürek vardı ama?
FÖ: Evet Ramazan Akyürek. Tufan Ergüder de narkotikti ama DEA’yle o görüşürdü zaten. Ofisine çıkardık emniyette. Ben o şartları yine kabul etmedim, bağımsız çalışmak daha iyi. İstanbul’a geldiğimde arkadaşlarımı aradım ve dedim ki, “Biz hiç mal alamıyoruz Türkiye’den”. Çok da önem verilen bir istasyondur İstanbul, çok yatırım olan bir istasyondur. Hani x-raylar falan konuyor ya, 100 milyon dolarlık bir bağıştan söz ediliyor, yakalanan bir şey yok ortada. Sen yapar mısın dediler, “izin var mı?” dediler. Biz ayarlayacağız dediler. Benim emniyet istihbarattan bir iki kişiyle tanıştırdılar. Tamam iznim var. Nereyi imzalayacağım dedim, legal çalışmak için. Şu an gerek yok dediler. Her iki taraf da bunu uygun gördü. Ben daha ilk şeyde 28 bin tane ekstazi aldım, Bulgar bağlantılı. Dillerini biliyorum çünkü çevremiz var. Alt kadrolar oluşturdum, muhbir kadroları. Gayet güzeldi ta ki Fetullah nedeniyle tartışma çıkana kadar. Aslında o tartışma da beni tahrik etmek amacıylaydı. Bir iki gün sonra İstanbul Emniyeti beni çağırıp ayrıldıktan sonra gel Rusya’ya şu operasyonu yapacağız dediler. Öncesinde de beni iltifata boğdular, senin ne işin var Amerikalılarla…
- İY: 2002 mi?
FÖ: Hayır 2004’ün Ocak ayı. 2003’ün Aralık’ında silahlı saldırıya uğradım, 1 ay da ayrılma işi sürdü, bir sürü de kağıt imzaladık. Hemen Amerikalılara bildirdim, cevap yok. Ondan sonra defalarca kez Amerika’ya gittim. New York “Gel bizimle çalış, İstanbul’daki olayları unut” dedi ama “yok başka işler de yapıyorum” dedim.
- İY: Afganistan’daki uyuşturucu ticaretiyle alakalı sizin bulunduğunuz başka operasyonlar var mıydı?
FÖ: Tabii ama Türkiye’ye yönelik değil. Amerika’ya yönelik. DEA o sırada dünya çapında diye geçiyordu, İran’da dahi ofisi vardı. İran’da düşünün elçiliği yok. Dışarıda ne yaptığını bilmem ama Amerika’da gerçekten uyuşturucuyla uğraşırlar. Amerika’da gidip karşı istihbarat yapacak halleri yok, ülke kendi ülkeleri. Ama Türkiye ve Almanya’da farklı. Bunu ben Alman ajana da söyledim. 2003’te Bremen’de Bingöllü bir aileyle bağlantıya geçtim. Onların isimlerini verebilirim, Buğrahanlar. Çünkü deşifre oldum o işte. Beni İranlı, restoranları olan bir grupla tanıştırdılar. Bana dediler ki Balkanlarda sıkışmış malımız var. Eroinde dil farklıdır, “eroin” falan denmez, farklıdır. “Arkadaşlar orada kaza yaptılar, 10’un üstünde araba var, onları aldırabilir misin” dedi. Kayıt yapılırsa, adamlar tedbirini almış. Pazarlık yapıyorum, benim kazancım ne, nakliye ne olacak? İkna ettim bunları ve bana 5 serisi bir HBKU 814 veya 816, zulalı. 30-35 kiloya kadar sıkıştırarak malzemeyi koyabiliyorsunuz. Ben hep İstanbul DEA’yle bağlantılıyım. Bana “Harika bir iş, aracı getir” dediler. Ben aracı aldım, beni İpsala’da emniyet istihbarat karşıladı. Getirildi araç. Alman DEA’yı Frankfurt’a bildirdi, izin istenildi. Operasyon yapacağız, eleman gönderiyoruz diye, beni söylediler. Önce tamam dediler, sonra iptal dediler. Bu adamlarla uğraşmayacaksın diye. Ben şaşkınım, onlar şaşkın. Gerçeği 1 hafta sonra öğrendik, İranlılar İran’dan istihbarat getiriyor Almanya’ya. Karşılığında da her şeyi yapıyor. Bunu bana söyleyen hem Emniyet İstihbarat hem de DEA çalışanları. Çok normal karşıladılar. Yani İran’dan istihbarat getirirsen karşılığında eroin de getirebilirsin. O yüzden bugün DEA’i anlatayım derse yalan söyler. Almanya’da yeri vardır ama Almanya’da çalışamaz. Ben Avrupa’da çok gizli çalıştım. Çünkü DEA biliyor, orada bir olay var, izin isteseler ret yiyecekler. Avrupa burnundan kıl aldırmıyor. Hollanda küçücük ülke. Orada tonlarca eroin olsun, ret verir. DEA’nin ofisi var ama izin vermez, o operasyonu Amerika’ya yaptırmaz.
- İY: Türk istihbarat yapılanmasındaki ABD etkisi kırıldı mı?
FÖ: O dönem İstanbul için “istihbaratın genelevi” derlerdi. Biz Gana istihbaratından bir adam yakaladık. Sonra serbest bırakıldı. Adam Ganalı bir çetenin peşine düşmüş. Türk makamlarından izin almadan Tarlabaşı’na yerleşmiş. Yani düşünün Ganalı bir istihbaratçı gelip İstanbul’da takılabiliyor. ABD güçlü mü güçsüz mü bir şey diyemem. Çok güçlendiği an geri çekilebilir. Boşaltabilir ortalığı, hepsini yapabilir.
- İY: Metin Topuz’a geçelim. Sizi DEA’yla Metin Topuz mu tanıştırdı yoksa?
FÖ: Hayır. DEA’den sonra irtibatım oldu.
- İY: Şahsen hiç görüştünüz mü?
FÖ: O tarihlerde evet. Ama çok görüşmezdik, o tercüman.
- İY: Basri Aktepe’yi tanır mısınız?
FÖ: Kimdi o? Bir Hasan Basri tanıyorum savcı, Fetullahçı, Fatih emniyetinden.
- İY: Yok. Basri Aktepe istihbaratçı. Önemli görevlerde bulundu.
FÖ: Tanımıyorum.
- İY: Peki. Size “Erdoğan’ın yolladığı bir teröristsin” diye şantaj yapıyorlar ya, o olayla ilgili başka bir ayrıntı var mı? İfade tutanağını sonrasında size verdiler mi? Sizin verdiğiniz ifadenin bir tutanağı, kaydı var mı? Yoksa sadece kamera kaydına mı aldılar?
'MAHKEMEYE ÇIKARMADAN ROMA'YA ATTILAR'
FÖ: Bütün her şey var. İlk ifadem tamamen yalan. Telefonum zimmetli diye imzaladığım şeyler var, doldurma. O yüzden beni mahkemeye çıkarmadılar. Çünkü ben mahkemede “video kayıtlarını gösterin” diyeceğim. Beni uçağa bindirdiler, tarifeli uçak ama yolcu yok. Viyana’dan Roma’ya attılar beni. Ondan zaten soruşturmalar sürüyor. Bir mahkeme olmadı. Kabul etmediğim zaman Nina isminde bir kadın ajan, bana bir kağıt salladı. Çok acemiler, aptallar. Önce şüpheye düştüm rol mü yapıyorlar diye. Ajanlıkla alakaları yok. Bir kağıt salladı, “Bu 35 bin tirajlı bir gazete” dedi. Adını hatırlamıyorum. Üzerinde “Erdoğan’ın teröristi” yazıyordu. “Bunu yazacağız” dedi. “İnternette ortalama tıklaması 160 bin ama milyon olacak” dedi. Ailen Türkiye’de işkence görür diye şantaj yaptılar.
- İY: Avusturya emniyeti mi?
FÖ: Avusturya istihbaratı BVT. Kabul etmiyorum dedim. Dediklerini de yaptılar. Yayınladılar o gazeteyi “Erdoğan’ın teröristi” diye. New York Times devreye girdi, Katrin isminde biri, Berlin muhabiri.
- İY: Tam tarihi de hatırlatalım
FÖ: 22-23-24 Eylül 2020 civarı.
- İY: Sonra Profil dergisi mi görüştü sizinle?
FÖ: Profil benimle ara ara temasa geçiyor ama bir şey yazmadılar.. Ama çok ilginç şeyler soruyorlar. Atlatıyorum onları.
- İY: Ama sizinle geniş bir söyleşi yapmışlar, yayınlamasalar da.
FÖ: Tabi tabi yaptılar. Hem Barcelona’ya hem Palermo’ya geldiler görüşmeye.
- İY: DEA’den çıkışınız nasıl oldu?
FÖ: Bahsettiğim silahlı saldırıda beni yalnız bıraktılar. Konuyu kapat dediler.
- İY: Hangi yıl?
FÖ: 2004 Ocak ayı. Reddediyorlar ama 30 tane kağıt imzalatıyorlar, öyle kolay çıkılmıyor. Bana FBI “Bu ifadeyi Amerika’ya gelip Kongre’nin bir kanadında söyleyebilir misin” diye teklif yaptılar.
'CAN DÜNDAR GÖRÜŞMEK İSTEDİ'
- İY: Başka bir Türk gazeteci sizinle görüşmek istedi mi?
FÖ: Can Dündar da görüşmek istedi. Can Dündar bana bir aracı gönderdi, Portekiz’de Porto’da görüştük. İsmi de Meriç Özgürman. İzmirli bir kadın, Amerikan vatandaşı, annesi ve babası Amerikan vatandaşı olmuş. Ben anlamıyorum hala bu adamla niye bu kadar ilgileniyorlar. Meriç şunu anlattı: Can Dündar Berlin’de sıkıldı. Benimle de Zoom vasıtasıyla görüşmek istedi, ben de yüz yüze olursa Berlin’e gelirim dedim. O da can güvenliğinden dolayı kabul edemem dedi. Bana bu Amerikalı kadını aracı olarak gönderiyor Can Dündar. Kadın konuşurken ağzından “hoca efendi” diye kaçırdı. Ben mesela Meral Akşener’in danışmanından söz ettiğimde o kısmı not etmiyor, bizi ilgilendirmez diyor ama Erdoğan, Devlet Bahçeli desem ilgilendiriyor.
- İY: Siz nasıl geçiniyorsunuz?
FÖ: Birikimlerim var. Fonlayan biri yok ama inanın. Benim çok parama o çete el koydu zaten, onu da belgeledim. Arabalarıma, evime… Nişantaşı’ndaki evim 190 bin liraya satılmış görünüyor. Şikayetçi olduğumda da hakim…
- İY: Neden bugün Aydınlık’a konuşuyorsunuz? Amacınız nedir?
FÖ: Ben Türkiye’den çok kişiyle görüşüyorum ama herkes kafasını kuma gömmüş. Ben sizinle destek anlamında değil, çok farklı görüşlerdeyiz, şu kadar basının içerisinde amiyane tabirle “adam gibi” sizi gördüm.
- İY: Niye bugün konuşmaya karar verdiniz?
FÖ: Çok önceden konuşmaya karar verdim. Ahmet Ersin’le görüştüm.
- İY: Neden Ahmet Ersin?
FÖ: O dönem TBMM’de uyuşturucu komisyonundaydı. Onu özellikle seçmedim. Ben kendimi komisyona yönlendirttiğimde onun sekreterinden dönüş oldu. 2008’di yanılmıyorsam. O tarihlere bakın.
- İY: Ergenekon sürecinde Fetullahçılarla temasınız?
FÖ: Bir şey yapmadım. Bana saldırdılar.
- İY: Tuncay Güney’i tanıyor musunuz?
FÖ: Soytarı Tuncay’ı tanıyorum. Tanıyorum dediğim bir samimiyetim yok. 2 kez gördüm Amerikalılarla. Bebek’te Köfteci Ali’de. Ama çok eski 2002-2003’te falan. Bir de Piyade Binbaşı, DEA elemanları ve beni Rusya’ya gönderen firmanın temsilcisi vardı.
Kaynak: M.İlker Yücel / AYDINLIK