Çocuklarda işitme kaybının en büyük nedeni orta kulak enfeksiyonları

- Gaziantep Dr. Ersin Arslan Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı ve KBB Uzmanı Doç. Dr. Secaattin Gülşen:- "Çocuklarda orta kulak enfeksiyonları işitme kaybı ile ilişkili, doğumsal işitme kayıplarında ise akraba evliliklerinin olasılığı 2-3 kat artırıyor"

11.05.2021, 09:31 Ekonomi
Çocuklarda işitme kaybının en büyük nedeni orta kulak enfeksiyonları

İSTANBUL (AA) - Gaziantep Dr. Ersin Arslan Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı ve KBB Uzmanı Doç. Dr. Secaattin Gülşen çocuklarda görülen işitme kaybının en büyük nedeninin orta kulak enfeksiyonları olduğunu bildirdi.

Gülşen, orta kulak enfeksiyonlarının işitme kaybı ile ilişkisinin yanı sıra doğumsal işitme kayıplarında ise akraba evliliklerinin olasılığı 2-3 kat artırdığını ifade etti.

Çocuklarda işitme kaybının en sık görülen nedeni olarak bilinen orta kulak enfeksiyonlarının, tedavi edilmediğinde kalıcı işitme kayıplarına yol açabildiğine dikkati çeken Gülşen, doğumsal sensörinöral tip işitme kayıpları ise genetik ve genetik olmayan nedenlerle ortaya çıkabildiğini kaydetti.

Gülşen, genetik işitme kaybı olan vakaların yaklaşık yüzde 30'una birtakım sendromların eşlik ettiğini, genetik olmayan işitme kayıplarının ise doğumsal ya da sonradan meydana gelen nedenlere bağlı geliştiğini kaydederek,"Gebelik esnasında geçirilen herpes, sifilis, kızamıkçık, CMV, toksoplazma gibi bazı enfeksiyonlar ve doğum sonrası geçirilen kabakulak, kızamık, menenjit gibi hastalıklar kalıcı işitme kaybına neden olabilmektedir. Doğum esnasında yaşanan bazı problemler olan hipoksi, sarılık ve erken doğum da işitme kaybı için risk teşkil etmektedir. Ototoksik ilaç kullanımı, travmalar ve gürültü gibi faktörler de sonradan gelişen işitme kayıpları nedenleri arasındadır." dedi.

İşitme kaybı sorununun çözülmediğinde, özellikle çocuklarda telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabildiğini, ancak doğumsal işitme kayıplarının erken tanılanıp uygun şekilde rehabilite edilmesi halinde, çocuğun entelektüel gelişimine devam edebileceğini belirten Gülşen, doğumsal işitme kaybı olup hiç işitsel uyaran almamış çocuklarda belirli bir yaştan sonra koklear implantasyon yapılsa dahi beynin dil öğrenme kapasitesi aşırı zayıfladığı için fayda sağlanamadığını bildirdi.

Gülşen, sensörinöral işitme kayıplarının tedavi yöntemlerine ilişkin olarak, söz konusu rahatsızlığın en yaygın tedavi seçeneğinin işitme cihazları olduğunu, ancak bu cihazların yeterli gelmediği durumlarda koklear implant, orta kulak implantları ve kemiğe implante edilebilen sistemlere başvurulması gerektiğini belirtti.

Kronik orta kulak iltihabı, otoskleroz (üzengi kemikçiği kireçlenmesi) ve timpanoskleroz (yaygın orta kulak kireçlenmesi) gibi orta kulağı ve bazen iç kulağı da etkileyebilen hastalıklara bağlı olarak sıklıkla iletim tipi işitme kaybı görülebildiğini ifade eden Gülşen, Miks tip ya da sensörinöral tip işitme kaybında ise yüksek sese maruziyet, şiddetli seslere bağlı akustik travma, enfeksiyonlar, ani işitme kaybı ve kafa travmasının nedenler arasında olduğunu kaydetti.

Gülşen, yetişkin bireylerde işitme cihazından fayda sağlanamayan işitme kayıplarında zaman kaybetmeden koklear implantasyon yapılması gerektiğine vurgu yaparak, "İşitsel uyaran olmadığı süre boyunca beyindeki işitme merkezi deprivasyon dediğimiz işitsel uyaranı algılama ve anlamlandırma kapasitesi açısından körelmektedir. Bu nedenle hızla implantlama yapılması başarıyı artıracaktır." dedi.

Erişkinlerde sonradan görülen ve tedavi edilmeyen işitme kayıpları Demans (bunama) gibi bir takım zihinsel hastalıklara neden olabildiğini belirten Gülşen, işitme kaybı bireyin kendisini toplumdan ve sosyal çevresinden izole etmesine neden olduğundan, öz güven eksikliği, içe kapanma ve uzun süren sosyal izolasyon sonucu depresyon gibi ruhsal hastalıklar da görülebildiğini ifade etti.

Gülşen, işitme cihazı ya da koklear implant tercihi hastanın ve hekimin birlikte alacağı ortak karar ile belirlendiğini kaydederek, işitme cihazından fayda görmeyen ve saf ses ortalaması bir kulakta 70 dB ve daha kötü, karşı kulakta 90 dB ve daha kötü olan ve konuşmayı ayırt etme skorunun yüzde 30'un altında kaldığı bireylerde koklear implant bedelinin SGK tarafından karşılandığını ve çocuk hastalarda da bir yaşından sonra koklear implant cihazının bedeli SGK tarafından karşılandığını belirtti.

Tıbbi açıdan bakıldığında 6-7 ayı aşan bebeklerde koklear implant ameliyatının yapılabileceğini belirten Doç. Dr. Şecaattin Gülşen, üst yaş sınırının hastadan hastaya göre değişmekle birlikte işitme cihazından fayda görmeyen ve dil gelişimi olmayan çocuklarda 4 yaştan önce koklear implant ameliyatının mutlaka yapılması gerektiğini vurguladı.

banner1
Yorumlar (0)