Tuluat tiyatrosunun "İbiş"i: Naşit Özcan
- Tuluat sanatçısı ve tiyatro oyuncusu Naşit Özcan, farklı bir kişilik kazandırdığı tuluat oyunlarının "İbiş" karakterinin yanı sıra başarıyla oynadığı "Aşçıbaşı Tosun Ağa", "Leblebici Horhor", "Hoşkadem Kalfa" ve "Surpik Dudu" ile de ilgi gördü
İSTANBUL (AA) - AHMET ESAD ŞANİ - Tuluat sanatçısı ve tiyatro oyuncusu Naşit Özcan'ın vefatının üzerinden 78 sene geçti.
"Naşit Bey", "Komik Naşit Efendi" ve büyük komedyen anlamında gelen "Komik-i Şehir" olarak da bilinen Özcan, Miralay Ahmet Bey'in oğlu olarak 1886 yılında İstanbul Şehzadebaşı'nda dünyaya geldi.
Kuyucu Muratpaşa İlkokulu'ndan sonra Beyazıt Rüştiyesi'nde ve Eyüpsultan'daki Baytar Mektebi'nde eğitim gören Özcan, okuldan sonra evlerinin yakınındaki Abdi Efendi Tiyatrosuna giderdi.
Özcan, 1900 yılında henüz 14 yaşındayken Muzika-yi Hümayun'a alınarak Kuklacı Halim Bey ile Viyolonist Zeki Bey'den ders aldı. Sınavı 12 çeşit taklit yaparak kazanan Özcan, Saray Orta Oyunu Takımı'na alındır ve ilk tuluat hocası Abdi Efendi oldu.
- Orta oyunu, kukla ve Karagöz çalışmaları yaptı
Oyunculuk hayatına Abdürrezzak Efendi'nin yanında adım atan sanatçı, orta oyunu, kukla ve Karagöz çalışmaları da yaptı.
Fransa'ya gönderilen ve ülkeye dönüşünde Saray'da oyunlar sergileyen Özcan, Bertrand'ın Pandomim Toplulu, ardından da Saray'daki İtalyan Operet Heyeti'ne katıldı ve Güllü Agop'un Saray'da kurduğu Dram Kumpanyası'nda çalıştı.
Usta tuluatçı, 1908'de halk önünde oyunlar sergilemeye başladı ve 1910'da ise serbest olarak kendi adına topluluklar kurdu, Direklerarası'nda, Fevziye Tiyatrosu ile Eyüpsultan'da gösteriler sundu.
"Haremağası Ut Meşkediyor" oyunuyla sahneye çıkan Özcan, "Meşrutiyeti Osmaniye" kumpanyasında Nurettin Şefkati, Eliza Binemeciyan ve Hekimyan ile çalıştı, Rıdvan Paşa'nın oğlu Reşat Bey ile "Sahne-i Heves"te yer aldı. Heveskeran Cemiyeti'nde Büyük Behzat ile sonra Ortaköy Tiyatrosu'nda Kemal Emin ile oynadı.
Ünlü tuluatçı, 1910-1922 yıllarında Kavuklu Hamdi ve Küçük İsmail’in orta oyunu topluluğu, Kel Hasan'ın tuluat topluluğu, Mardiros Mınakyan topluluğunda çalıştı.
Naşit Özcan, Şehzadebaşı Şark Tiyatrosu ile Millet Tiyatrosu'nda 1913 itibarıyla sahneye çıktı, bütün orta oyunu tiplerini başarıyla canlandırmasıyla dikkati çekti.
Osmanlı içinde yer alan çeşitli halkların lehçelerini taklit etme yeteneği ilgi gören sanatçı, Türkçe'ye uyarlanan yabancı piyeslerde de rol aldı.
- Adile Naşit ve Selim Naşit Özcan'ın babasıydı
Leman Hanım ile 1917'de evlenen ve bir süre sonra ayrılan Özcan, 1926'da kumpanyadaki Kemani Yorgi Efendi'nin kızı Amelya ile evlendi. Evlenince Emel adını alan kantocu Amelya'dan 1928'de Selim Naşit Özcan, 1930'da ise Adile Naşit dünyaya geldi. Çocukları Adile Naşit ile Selim Naşit Özcan ve torunu Naşit Özcan da daha sonra tiyatrocu oldu.
Özcan, "Beyimin Tiyatro Merakı", "Yahudi Doktorun Metresi", "İstanbul Çapkını", "Çifte Köy Düğünü" oyunlarında yer aldı, "Bir Millet Uyanıyor" filminde asker, "İstanbul Sokaklarında" dilenci rollerinde oynadı. "Naşit Dolandırıcı" ve "Düğün Gecesi" adlı iki de komedi filminde de rol aldı.
Tuluatçı yönüyle tanınan Naşit Özcan, Tan gazetesinde 14 Ocak 1937'te yayınlanan bir söyleşide sinemaya duyduğu ilgiyi vurgulayarak, "Sahnede halkla karşı karşıya durmaktan zevk alırım ama, film daha rahat ve halk üzerinde tesiri de daha iyi." ifadesini kullanmıştı.
Tuluat oyunlarındaki "İbiş" tiplemesine yeni bir kişilik kazandıran, "Aşçıbaşı Tosun Ağa", "Leblebici Horhor", "Hoşkadem Kalfa", "Surpik Dudu" tiplemeleriyle halkın beğenisini kazandı. Jübilesini 1938'de yapan Özcan, 1940'tan sonra sahneye çıkmadı.
Sinema, orta oyunu ve melodramlardaki başarısının yanı sıra tuluat tiyatrosunda da ün kazanan Özcan, tuluat tiyatrosunun en etkili oyuncusu sayıldı.
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde 1942'de 3 ay kalan ve daha sonra büyüdüğü ve tiyatro eğitimini aldığı İstanbul'da 26 Nisan 1943'te hayatını kaybeden Özcan'ın cenazesi, Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi.
Vefatından sonra 1961 yılında çocukları Selim Naşit Özcan ile Adile Naşit, babalarının adını verdikleri "Naşit Tiyatrosu" kurdu. Ayrıca Tarık Buğra, 1970 tarihli "İbiş'in Rüyası" adlı romanında Naşit Özcan'ın hayatını anlattı.