Akşener, İYİ Parti TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu:
- "Kuraklığa maruz kalmış illerimizi tabii afet bölgesi ilan edin. Kuraklık mağduru çiftçiyi, iş akdi feshedilmiş işçi gibi kabul edip 1 yıl süre ile asgari ücretten maaş verin"-"Bankalara ve tarım kredi kooperatiflerine borcu olan çiftçilerimizin borçlarını, 2 yıl faizsiz erteleyin"- "Camiye gıybet sokanlara, gündem değiştirmek için ecdadına lanet okuyacak kadar küçülenlere inat, istiklal ordularının başkumandanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü bir kez daha minnet ve rahmetle anıyorum"
TBMM (AA) - İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, kuraklığa maruz kalan illerin doğal afet bölgesi ilan edilmesini isteyerek, "Kuraklık mağduru çiftçiyi, iş akdi feshedilmiş işçi gibi kabul edip 1 yıl süre ile asgari ücretten maaş verin. Bankalara ve tarım kredi kooperatiflerine borcu olan çiftçilerimizin borçlarını, 2 yıl faizsiz erteleyin." dedi.
Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, cami açılışında bile milleti bölmeyi başaran bir zihniyetle yönetildiğini ileri sürdü.
Taksim Camisi'nin bir ihtiyaç olduğuna işaret eden Akşener, caminin, İstanbul'a hayırlı olmasını diledi. Akşener, "Emeği geçenlerden de Allah razı olsun. Allah oradaki ibadetlerimizi kabul etsin. Sayın Erdoğan, cami müminler ibadet etsin diye yapılır. Taraftarına zafer, muhalifine mağlubiyet yaşatacaksın diye yapılmaz." diye konuştu.
Aynı zihniyetin yansımalarının Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi'nde de yaşandığını ileri süren Akşener, "Sırf Sayın Erdoğan’a yaranacaklar diye, AK Parti mahalle temsilcisi kılıklı, sözde din adamları, kutsal mabedimizde, Cumhuriyetimizin kurucusuna lanet okuyor." iddiasında bulundu.
"Allah bunu yapanları da yapılmasına göz yumanları da ıslah etsin, yazıklar olsun" diyen Akşener, "Bir yanda 'benim naçiz vücudum, elbet bir gün toprak olacaktır. Ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır' diyen kendini milletine ve devletine adayan o kutlu duruş. Diğer yanda ise vefatından 83 yıl sonra bile hala aziz hatırasına utanmazca saldıran vefasızlık. Bu çirkin anlayışın, milletimize ve memleketimize verecek bir şeyi olamaz." ifadelerini kullandı.
Akşener, Allah'ın huzurunda nefret kusanlara, camiye gıybet sokanlara, gündem değiştirmek için ecdadına lanet okuyacak kadar küçülenlere inat istiklal ordularının başkumandanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü bir kez daha minnet ve rahmetle andığını belirtti.
-"Her kararın rasyonel bir açıklaması olmalı"
TÜİK'in açıkladığı büyüme rakamlarına ilişkin Akşener, "Bazı şeyleri sorgulamak zorundayız. Mesela milletimiz bu büyümeyi hissedebilmiş mi? Hayır. Yüzde 7 büyümeye rağmen esnafımız, çiftçimiz neden hala perişan? Kem küm. Son bir yılda işsiz sayımız neden 2,5 milyon kişi artarak 10 milyona ulaşmış? Cevap yok." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı kademeli normalleşme dönemine değinen Akşener, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Milletçe cevabını beklediğimiz birçok soru vardı. Bu soruların çoğuna artık adet olduğu üzere yine cevap bulamadık. Net bir aşı takvimi oluşturulmuş mu? Oluşturulmamış. Turizm hareketliliği ve konaklamalarla ilgili ne gibi kısıtlamalar var? Belli değil. Yurt dışına çıkışlardan, 65 yaş üstü insanlarımızın durumundan, telafi eğitiminden bahsedildi mi? Hayır. Öğretmenlerin kadro beklentilerine bir cevap var mı? Yok. Toplu etkinlikler ve konserlerin bahsi geçti mi? Hayır. Süre ve sayılarla ilgili bir izahat var mı? O da yok. Ne var? Her zamanki gibi bolca hamaset, birkaç tane de yarım yamalak tedbir var.
Bu kapanma kararlarının bilimsel bir temeli var mıdır? Bilim Kurulunun bu konuda bir çalışması olmuş mudur? Yani Bilim Kurulu, 'saat 10'dan sonra dışarı çıkma yasağının getirilmesi, virüsün yayılmasını engeller' demiş midir? Yoksa bu kararlar göz kararıyla Sayın Erdoğan'ın kendi keyfine göre, dostlar alışverişte görsün diye aldığı kararlar mıdır? Bir karar alma yetkisine sahip olmak, alınan kararı hiçbir açıklama yapmadan, hiçbir mantığa dayandırmadan kafaya göre uygulamak anlamına gelmez. Modern bir devlette her kararın rasyonel bir açıklaması olmak zorundadır. Türkiye Cumhuriyeti, göz kararı ile Sayın Erdoğan'ın paşa gönlüne göre yönetilecek bir devlet değildir."
Akşener, konuşmasının bir bölümünde sanatçı Burhan Şeşen ile Rizeli çay üreticisi Avni Ertaş'ı ayrı ayrı kürsüye davet etti.
Şeşen ve Ertaş'ın sorunlarını dile getirmesinin ardından Akşener, konuşmasına devam etti.
Hatay ziyaretini anlatan Akşener, buradan getirdiği soğanı gösterdi. Akşener, soğan üreticilerinin, yollarını keserek ürünlerini döktüğünü, çiftçilerin zor durumda olduğunu söyledi.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli'nin, Ziraat Odası Başkanıyla görüşürken çiftçiye uğramadığını ileri süren Akşener, "Allah aşkına çiftçiden kaçan Tarım Bakanı olur mu?" diye sordu.
- Rize'de yaşanan olaylar
Erdoğan'ın, kendisinin Rize ziyaretinde yaşanan olaylara ilişkin geçen haftaki grup toplantısındaki açıklamasını anımsatan Akşener, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Daha başka planları da olacak ki 'bu daha iyi günleriniz' diye de ekledi. Bu vesileyle kendisine Rizeliliğini de hatırlatmış olduk. Sayın Erdoğan, madem Rizelisin o zaman Rize'ye sahip çıkacaksın. İkizdere'de doğayı korumak için canla başla mücadele edenlere destek olacaksın. Madem Rizelisin, gelin hanımın adım atmasını beklemeyeceksin önce sen davranacaksın. 'Rize'nin doğasını birkaç rantçıya yedirmem' diyeceksin. Madem Rizelisin, İstanbul'a ihanet ettiğin gibi Rize'ye ihanet etmeyeceksin.
Sayın Erdoğan, lafa gelince Rizelisin ama Rizeliyi düşünmüyorsun. Sonra da Rize'nin gelini, hemşerilerine sahip çıktı diye küplere biniyorsun. Buradan ilan ediyorum. Sahip çıkmaya devam edeceğim. Köpürsen de tehditler savursan da hiç kusura bakma milletimizin yanında durmaya devam edeceğim. Sen daha dur. Senin deyiminle 'bunlar daha iyi günlerin' milletin gerçekleriyle daha çok yüzleşeceksin."
-"Elektrik kullanım bedellerinde yüzde 50 indirim yapın"
Yeni tip koronavirüs salgını ve iklim değişikliğinin, bir kez daha tarımın, gıda güvenliğinin önemini ortaya çıkardığını dile getiren Akşener, AK Parti döneminde izlenen tarım politikaları yüzünden vatandaşların dünyanın en yüksek gıda enflasyonuyla boğuştuğunu savundu.
Akşener, tarımın stratejik önem taşıdığını, yanlış tarım politikalarının telafisinin olmadığını ifade etti.
Türkiye'de etkili olan kuraklığa değinen Akşener, kendisine ulaşan raporlara göre geçen hafta itibarıyla buğday için yüzde 17-18, arpa için yüzde 30, kırmızı mercimek için ise yüzde 60'lara varan rekolte kaybının beklendiğini öne sürdü.
İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, kuraklığın olumsuz etkilerine karşı önerilerini şöyle sıraladı:
"Kuraklığa maruz kalmış illerimizi tabii afet bölgesi ilan edin. Kuraklık mağduru çiftçiyi, iş akdi feshedilmiş işçi gibi kabul edip 1 yıl süre ile asgari ücretten maaş verin. Bankalara ve tarım kredi kooperatiflerine borcu olan çiftçilerimizin borçlarını 2 yıl faizsiz erteleyin. Kuraklık mağduru çiftçilerimizin, BAĞ-KUR primlerini 1 yıl boyunca karşılayın. Elektrikle hububat sulaması yapan çiftçilerimizin elektrik kullanım bedellerinde yüzde 50 indirim yapın.
Bir an önce güvenilir bir şekilde rekolte sonuçlarını açıklayın. Bu sonuçlar üzerinden arz ve talep planlaması yapın. Arz eksiğini iç tüketim ve un-makarna sanayi için ayrı ayrı değerlendirin. Ürününü satmak durumunda olan bütün üreticilerin ürünlerini alın, sezon sonunda 'fark fiyatı' uygulaması yapın. Stokların önüne geçmek adına Toprak Mahsulleri Ofisinin daha aktif bir şekilde alıcı-satıcı pozisyonu almasını sağlayın. Lisanslı depoları denetleyin, gerekirse ürün alım miktarlarını sınırlandırın. İç piyasanın eksik arz açığını, temmuz-ağustos-eylül döneminde uluslararası piyasaları kontrol ederek karşılayın, iç piyasadaki arz-talep dengesini sağlayın."
-"Çalışma arkadaşlarına çekidüzen ver"
Akşener, beş bin yıllık devlet geleneğinin paçavra edildiği, dedikodu kazanlarının kaynayıp, kirli hesapların ve karanlık ilişkilerin ortalığa döküldüğü bu dönemin, iktidarın vedasına işaret ettiğini iddia etti.
Son haftalarda yaşananları ibretle takip ettiklerini dile getiren Akşener, meseleye devletin itibarı açısından baktıklarını, yaşanan çirkinlikleri görmezden gelemeyeceklerini söyledi.
Erdoğan'ı, "bağımsız bir yargı süreci derhal işletilsin" şeklinde uyardığını hatırlatan Akşener, Erdoğan'ın ise "küçük ortağın dolduruşuna gelip, kefalet koyduğunu, toplum vicdanını rahatlatmak yerine, kendisini tartışmaların tarafı yaptığını" öne sürdü. Akşener, "Sayın Erdoğan, bu işler öyle bir kişinin çıkıp ortaya kefalet koymasıyla olmaz. Devlet böyle yönetilmez. Bu işler, şeffaf ve adil bir biçimde yürütülen yargı süreçleriyle olur. Toplum vicdanını rahatlatarak, tüm şüpheler giderilerek olur. Suçu olan cezasını çeker, suçsuz olan da aklanır işinin başına döner." diye konuştu.
İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Çalışma arkadaşlarına bir an önce çekidüzen ver. İçişleri Bakanı'nın, Adalet Bakanlığıyla, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı'nın da İçişleri Bakanı'yla medya üzerinden atışması devlet geleneğimize yakışmaz. Siz tek parti iktidarısınız. Bizzat şahsınızın atadığı bakanlar ve bürokratlar nasıl oluyor ki medya üzerinden birbirine çemkiriyor, medya üzerinden atar gider yapıyor? Hani her şeyin düzgün ve hızlı olması için partili cumhurbaşkanlığı sistemine geçmiştik? Kendi atadığın arkadaşlarına sözünü geçiremiyor musun kardeşim? Böyle ciddiyetsizlik olur mu? Bu iki bakan nasıl oluyor da Bakanlar Kurulunda birbiriyle konuşmuyor? Bu önemli mevkilerde olanlar, bakanlıklar eş güdüm içerisinde birbirleriyle çalışmak zorundadır. Bu laçkalığın önüne geçin.
Sayın Erdoğan, bunu samimiyetimle söylüyorum. Bakın durum tahmininizden vahim, vahim vahim. İçişleri Bakanı'nın kenara çekilmesinde fayda vardır. Delilleri toplayacak kolluk gücünün rahatlatılması, yargının siyasi baskı hissetmeden görevini yapabilmesi için adalet mekanizmasının gölgesiz işlemesi için bu şarttır. Benim Sayın Süleyman Soylu ile ilgili herhangi bir alerjik tutumum söz konusu değildir. Kendisi babamın oğlu değildir. Her bir ilişkiyi aile ilişkisi haline getirmişler. Ama devlet aile ilişkisi biçiminde yönetilmez. Doğru yaptığınız zaman alkışlar, yanlış yaptığınız zaman eleştirir, önerilerimizi söyleriz. Türkiye'yi dışardan izleyenler nasıl bakıyor arkadaş? Bütün bunların neticesinde gerisi bağımsız Türk mahkemelerinin işidir. O mahkemelerin de bağımsız olma şartı vardır."