Irak Türkmen Cephesi (ITC)’ “Paralel Yapı” Kabul Edemez
Akademik bir çatı altında her türlü eleştirinin saldırı düzeyine ve sübjektiviteye varmama koşuluyla yapılabileceği noktasından harekât ederek, isimlendirerek eleştiri yaparsam bunu kişisel görüşlerimin ifadesi değil, bir tartışmanın bilimselliğe oturtulması ve akademinin bir gereği olarak algılamanızı özellikle vurguluyorum.
1980’lı yıllarından itibaren Türkiye’de, Türkmenlerin Irak’taki nüfusu ile ilgili kalıplaşmış ve klik haline gelmiş, zaman zaman Türkmenleri mahcup etmek için kullanılan bir soru, “Irak’taki nüfus sayınız ne kadardır?”. Söz konusu sual, sorulduğu bütün münasebetlerde büyük tartışmaya neden olurdu. Irak’taki Türkmen nüfusu ile ilgili net bir rakamın verilmemesi konusunda Türkmenler haklıydı. Çünkü, Irak’taki Türkmenlerin nüfusunu az göstermek için, Irak Devletinin kuruluşundan itibaren egemen güçler ile Irak iktidarı başına getirilenler tarafından acımasız ve amansız projeler uygulanmıştır. Bunun temel nedeni, 1918 yılında İngilizler tarafından kurulan Irak Devletinin ilan edilmesine, Türkmenlerin Türk topraklarının bir parçası olduğundan dolayı karşı çıkmalarıdır.
Türkmenlerin Nüfus Sayısının Türkiye’nin Bölgedeki Nüfuzuna Bağlıdır.
Irak’taki Türkmenlerin nüfusu Türkiye’nin Irak’taki nüfuzuna bağlıdır. Yani, Türkiye’nin bölgedeki nüfuzu/varlığı etkili ve güçlü olduğunda Türkmenlerin nüfusu en üst noktaya çıkar, bunun tersi de ters netice verir. Türkiye’nin, Irak merkezli bölgedeki güçlü varlığı sadece Türkmenlerin nüfusuna değil, Irak’taki Türkmenlerin elde edeceği etkili siyasi kazanımlara da müspet şekilde yansır ve Türkmen siyasi partilerinin, diğer siyasi oluşumlara karşı tek yumruk olmalarını sağlar.
Maalesef Türkmen siyasi partilerinin tek yumruk olmaları bir tarafa dursun, Türkmen halkının bağrından çıkan ve Irak Türkmenlerin en büyük örgütsel yapıya sahip olan ITC’de, paralel seviyeye varan derin iki başlılık yönetim biçimi yaşanmaktadır. 1995 yılından kurulan ITC, bugüne kadar yedi başkan değiştirdi. Değişen her başkan, değişim kararının yanlış veya doğru olmasını tartışmadan koltuğunu bıraktı ve kendisinden sonra gelen başkana destek verdi. Destek vermeyenler bile, Türkmen davasının zarar görmemesi adına köstek olmadılar. Ancak son başkanın değişimiyle ITC’nin kuruluşundan bugüne dek yaşanmamış bir talihsizlikle karşı karşıya kaldık Türkmen toplumu olarak. Başkanlık koltuğunu bırakan Erşat Salihi, yerine gelen Başkan Hasan Turan’ı işlevsiz, güçsüz ve iş yapamaz konuma düşürmek için, Türkmen davasında tahribat yapma pahasına her türlü faaliyeti icra etmeye başladı. Söz konusu faaliyetlerin ana merkezinin Türkiye olması da Türkmen toplumunda derin bir kafa karışıklığına yol açmaktadır. ITC başkanlığından alınan kişinin, bazı merkezlerde başkan gibi kabul edilmesi, Türkmen toplumundan ziyade Türkiye’nin imajını zedeliyor. Türkiye için, Mavi Vatan, Suriye’deki terör koridoru ve ekonomi kriz gibi hayati meseleler kadar mesele de önemlidir ve ivedilikle çözüm ihtiyacı bulunmaktadır. Bu bağlamda, 2019 yılında ITC’de başlatılan değişimler, yukarıdan aşağıya sağlıklı değişim olmadığı için bir tahribata dönüştü. Zayıf insanların önemli konuma getirilmesi, ITC için “strateji ve taktik” üreten beyni öldürdü ve yakın geleceği değil yarını göremez bir konuma getirdi kurumu. Dolayısıyla, 2019 yılında yapılan hatalardan, gurur meselesi yapmaksızın geri dönülmesi gerekir. Aksi takdirde, Irak Türkmen toplumundan önce Türk toplumunda nesillerden nesillere geçecek Lozan Anlaşması’nın yarattığı travmanın benzerini yaratacak ve Kerkük-Musul meselesi ikinci Lozan yenilgisi diye tarihe geçecektir.